Kemal Alemdaroğlu ile İlhan Selçuk'un sabaha karşı gözaltına alınıp ertesi gün serbest bırakılmaları sonucunda oluşan atmosfer, Ergenekon soruşturmasında yolun sonuna gelindiği izleniminin doğmasına yol açmıştı.
Takip eden günlerde, konuyla ilgili bir haberinden dolayı Taraf muhabiri ile Ergenekon’a ilişkin yorumlarıyla dikkatleri çeken Şamil Tayyar’ın ifadelerinin alınması ise, soruşturmada yönün ters istikamete döndüğünü düşündürdü.
Ve zihinlerde şöyle bir kuşku belirdi:
“Ergenekon da Şemdinli’ye mi benzeyecek?”
Soruşturmayı yürüten savcının hayatı, bilumum özel detayları dahi kurcalayacak şekilde mercek altına alınırken, “Ayağını denk al” uyarılarına muhatap olması da bu kuşkuyu besledi.
Derken, statükonun son dönemdeki en sivri isimlerinden biri olarak öne çıkan, 367 formülünün ünlü mucidi Sabih Kanadoğlu konuştu:
“Ergenekon soruşturması Şemdinli gibi olmaya mahkûm.” İhtimalden bahsetmiyor eski Başsavcı, gayet kesin ve emin bir tavırla konuşuyor.
Tahmin mi ediyor, yoksa bir bildiği mi var?
Bilemiyoruz. Ama Ergenekon soruşturmasında, yayın yasağı konulmasına rağmen yakın zamana kadar devam eden heyecanlı ve sansasyonel haberlerin çoktandır kesilmesini dahi başlı başına bir tıkanma işareti saymak yanlış olmaz.
Çünkü bu durum, herşeyden önce, Ergenekon’un artık gündemden düştüğünü gösteriyor.
Üstelik AKP’ye açılan kapatma dâvâsıyla bunun amaçlandığına dair, bizzat iktidar partisi cenahından sâdır olan imalı iddialara rağmen.
Ergenekon soruşturmasında oluşan beklenti, 2003’ten bu yana kapalı kapılar ardında tezgâhlandığı öne sürülen darbe girişimlerinin de aydınlatılıp sorumlularından yargı önünde hesap sorulması yönündeydi. Ama “Galiba bu defa da olmayacak” kanaati şimdiden oluşmaya başladı.
Bu noktadaki dikkat çekici ipuçlarından biri, Deniz Kuvvetleri eski Komutanlarından Özden Örnek’e ait olduğu belirtilen—ve bu husus Emniyet tarafından doğrulanan—darbe günlüklerini Nokta Dergisinde yayınladığı için yargılanan Alper Görmüş hakkındaki beraat kararı oldu.
Bu beraat, söz konusu dâvâda Görmüş’e yöneltilen “iftira” ithamını geçersiz hale getirdi.
Ve böylece, aslında Nokta’daki yayının doğru olduğu, dolaylı olarak zımnen kabul edilmiş oldu. Zira “iftira” iddiası mahkemece reddedildi.
Hal böyle olunca ve darbe günlükleri olarak şöhret bulan belgelerin Deniz Kuvvetlerinden çıktığı kesinleşince yapılması gereken şey, o belgelerde anlatılan darbe girişimleri için de hukukî hesaplaşma sürecinin başlatılmasıydı.
Görmüş’ün talebi de buydu. Ama bu yapılmadı. Böylece olayın kapatılmak istendiği gibi bir kanaat oluştu. Buna karşı Görmüş şimdi, hakkındaki beraat kararını temyize götürüyor.
“Darbe girişimi suçtur. İddiamı ispat hakkı istiyorum” diyen Görmüş, kendisini iftira suçundan beraat ettiren mahkemenin dikkate almadığı bu talebini Yargıtay platformuna taşıyacak.
Bakalım, oradan nasıl bir netice çıkacak?
Gerçi bu tür hassas, tehlikeli ve mayınlı konuları kurcalamanın tekin bir iş olmadığı, dolayısıyla Görmüş’e verilen beraat kararının dahi “alışılmadık bir gelişme” sayılabileceği, dolayısıyla Türkiye’de yeni dengeler oluşmaya başladığının işareti olarak görülebileceği söylenebilir.
Ama böyle bir hükme varmak için henüz erken. Çünkü Görmüş hakkında, aynı yayından dolayı açılmış başka dâvâlar da var. Onlarda da beraat kararı verilmeden rahatlamak biraz zor.
Darbe günlüklerinde Ayışığı ve Sarıkız gibi kod isimleriyle yer alan darbe planlarının Ergenekon’la irtibatının ortaya çıkarılıp çıkarılamayacağı da hâlâ belirsizliğini koruyor. Ve son işaretler oraya varılmasının zorlaştığını gösteriyor.
Umarız, çok büyük iddialarla başlatılıp mâlûm şekilde sonuçlanan Şemdinli’de yaşananlar, Ergenekon soruşturmasında da tekrarlanmaz.
18.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|