Bir ay önce, 18 Mart’ta çıkan ve AKP hakkındaki kapatma dâvâsını eleştirdiğimiz yazının son paragrafında şöyle demiştik:
“Gelinen noktaya bakınca, ‘Yoksa bilerek mi böyle yapıldı?’ kuşkusu da insanın aklına gelmiyor değil. Yeni bir muvazaa ile mi karşı karşıyayız? Başörtüsündeki son fiyasko ile inişe geçen AKP’ye yeni bir can simidi mi atılmakta?”
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir anketin bu sorulara ışık tutan sonucu ve bu sonuç üzerine yapılan yorumlar son derece düşündürücü.
Şamil Tayyar’ın yazısından takip edelim:
“Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Kuruluşu Metropoll’ün Ocak ayı anketi, AK Parti’nin yeni yılda inişe geçtiğini gösteriyor. Bir anda AK Parti’nin oyları yüzde 43.9’a geriliyor. İktidar partisindeki rota kayması, yüksek öğretimdeki türban yasağının kaldırılması sonrası tırmandırılan krizin iyi yönetilememesi, sosyal kesimlerle diyalogun zayıflaması, sivil anayasanın rafa kaldırılması ve piyasalardaki durgunluğun giderilmesine ilişkin somut adımlar atılmaması AK Parti’yi yavaş yavaş aşağıya doğru çekiyor. Araştırmayı yürüten Prof. Dr. Özer Sencar tespitlerimize büyük ölçüde katılmakla birlikte, özellikle türban krizinin AK Parti’ye büyük darbe vurduğunu düşünüyor. Sencar, AK Parti’nin bu süreci iyi yönetemediği kanaatinde.” (Star, 14.4.08)
Ancak yine aynı kuruluşun yeni bir anketine göre, kapatma dâvâsı, yılbaşında inişe geçen AKP oylarının tekrar yükselmesine yol açmış.
Kapatma dâvâsının arkasındaki dayatmacı zihniyete karşı gelişen tepki seli, diğer bütün sorunları ve AKP’nin bilumum fiyaskolarını örterek, bu partinin değirmenine yine su taşıyor.
Tıpkı 3 Kasım 2002 seçimi öncesinde Erdoğan’ın adaylığının engellenmesi, Genelkurmay sitesindeki 27 Nisan muhtırası ve AYM’nin 367 kararı ile 22 Temmuz’da AKP’ye yeni bir “oy patlaması” yapma imkânının bahşedilmesi gibi.
Nitekim kapatma dâvâsına AKP cenahının verdiği ilk tepkilerde “Oyumuz yüzde 65-70’e çıkar, siyaset tarlamıza bereket yağar” gibi coşkulu mesajların yer alması, bunu ifade ediyor.
Hesaplar “AK Parti kapatılırsa PAK Parti’yi kurar, yola onunla devam eder, yine malı götürürüz” sözünde dile gelen stratejiye dayanıyor.
Evdeki hesap böyle olabilir, ama çarşıdaki durum bu kez öncekilerden farklı özellikler taşıyor.
Söz gelişi, temennî edilmesi ve savunulması kesinlikle mümkün olmayan bir kararla AKP kapatılır; Erdoğan ve Gül’e siyaset yasağı konulur; Gül Çankaya’dan inmeye zorlanır; Erdoğan ve Gül’ün bağımsız aday olmaları da engellenirse, yeni kurulacak bir partinin durumu ne olur?
Sıraladığımız bu ihtimaller şu aşamada çok uçuk görünebilir. Ama bilinmeli ki, Cumhurbaşkanının çok istisnaî haller dışında yargılanamayacağı bilindiği halde adının iddianameye konulması, Gül’ü Köşkten indirme formüllerinin de bir yerlerde kotarılmakta olduğuna işaret. Nitekim hiçbir şey olmasa, yargılanmasını “Siyasî etik, çekilmesini gerektirir” görüşünün dayanağı ve gerekçesi olarak gösterenler çıktı bile.
Bu hesabı yapanlar, Erdoğan için öngördükleri siyaset yasağının bağımsız adaylık yoluyla delinmesini önleyecek tedbiri de ihmal etmezler.
Dolayısıyla, AKP için evvelce iki kez ters teperek “işe yarayan” dayatmalar bu defa farklı sonuçlara yol açabilir. Erdoğan’sız ve Gül’süz bir parti, halktan hesapladığı kadar oy alamayabilir.
Dahası, eğer AKP son dönemde ortaya atılan kimi iddialarda öne sürüldüğü gibi, kapatılmaktan kurtulmak için kamu kurumlarıyla ilk ve ortaokullardaki başörtüsü yasağını anayasaya taşıma ve imam hatiplerin katsayı sorununu tamamen kalıcılaştırma gibi vahim hatalara yönelirse, millet nezdinde de kendisini tümüyle bitirir.
AKP bunları yaptığı halde kapatılmaktan kurtulamazsa, halk bunun hesabını, devamı olacak partiden sorar. Bunları yaptığı için AYM’de aklandığı takdirde ise AKP’yi bu kez millet kapatır.
17.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|