Siyasette “kapatma davası”yla başlayan savrulma sürüyor. Başbakan Erdoğan her ne kadar “AKP’nin kapatılacağına inanmıyorum” dese de, “kapatılma tedirginliği” devam ediyor. Anayasa Mahkemesi’nin onbir üyesinin oy birliğiyle “görüşme”yi kabul ettiği davanın “kapatma” ile sonuçlanacağı endişesi parti kademelerinde yayılırken, AKP’nin yerine ikame edilecek “yeni parti” hazırlıkları ve Başbakan Erdoğan’ın “post AKP” için Güçlü Türkiye Partisi Genel Başkanı’yla görüşmesi bunu gösteriyor.
Buna bazı medya kalemşörlerinin “AKP ağzıyla kuş tutsa da kapatılacak” demeleri de eklenince, siyasî belirsizlik ve kargaşa içinde “kapatma davası”na karşı izlenecek “yol haritası” bir türlü belirlenemiyor. İktidar partisinin siyasî parti kapatmalarıyla ilgili 15-20 maddelik bir anayasa değişikliği paketinden bahsediliyor; bizzat Başbakanın “savunma çalışmaları”nı yürüteceği söyleniyor.
Ancak sonuçta ortada 301’e makyaj düzeltmenin dışında bir şey görünmüyor. AB’den ve içeriden gelen onca samimî ve ciddî uyarıya rağmen, hükûmetin hâlâ günübirlik oyalama ve erteleme içinde olduğu gözleniyor. Katar’daki temasları sırasında gazetecilerin, “Anayasa değişiklikleri konusunda yol haritası belli oldu mu?” sorusuna Başbakan’ın, “Anayasa Mahkemesi sürecini aynı şekilde devam ettireceğiz. Bunun dışında konuyla ilgili herhangi bir şey yok” demesi, bunu bir defa daha açığa çıkarıyor…
Belli ki siyasî iktidar hâlâ kararını vermiş değil. Bu sebeple gittikçe kaypaklaşan süreçte her kafadan bir ses çıkıyor. En kötüsü de partinin “kapatma”dan kurtulması için “laiklik vurgu”suyla bazı mahfillerin “kaygıları”nı giderme çabasına girilmesi…
İktidar partisinde alttan alta tezat dolu çözüm önerileri baş göstermekte. Bir taraf, tâvizsiz geniş bir “demokratikleşme paketi”yle mukabele edilmesini savunurken, önemli bir kısmı “gerginlikler”e girilmemesi ve öncelikle partinin kapatılmaması için süregelen tâvizkâr tutumun devamından yana. Bundandır ki yanlış politikalarla, “kapatma”ya gerekçe olacak ve demokratikleşme düzenlemelerini zora sokacak vâhim hatalar zincirine yenilerini ekliyor.
Bilindiği gibi bütün ikazlara rağmen AKP ile MHP’nin yasadışı başörtüsü yasağını aşmak için Anayasanın 10. ve 42. maddesinde yaptıkları değişiklikler hâlen Anayasa Mahkemesi’nde. Ne yazık ki Başbakan’ın İspanya’da “velev ki siyasî simge de olsa”yla başlayan “fevrî çıkış”la, başörtüsü yasağını üniversitelerde daha da azdırdı. CHP ve DSP’nin Anayasa Mahkemesi’ne başvuruları ve özellikle yeni YÖK Başkanı’nın değişikliklerin uygulanması hakkındaki “yazısı” üzerine, daha önce başörtüsünün serbest olduğu bazı vakıf üniversitelerinde de yasak dayatıldı.
Bu hususta da raportörünün raporu bekleniyor. Anayasa Mahkemesi’nin şekilden ya da “laikliği ihlâl” gerekçesiyle sözkonusu değişiklikleri “iptal” etmesi durumunda, öncelikle yasakçıların eline yasadışı yasağa bir nevi “yasal dayanak” kozu sunulacak!
Öteden beri arkadan dolaşarak başörtüsü yasağını Anayasa’nın 153. maddesindeki açık hükmüne aykırı olarak Mahkeme’nin hiçbir zaman yasa yerine geçmeyen “gerekçesi”ne dayandıran yasakçılar, bu kez bu “iptali” yasa dışı yasakta istimal edecekler. Tamamen bir dinî vecîbe olan ve insan haklarının en başında gelen başörtüsünün, “laikliğe aykırı” olduğu, anayasal ve yasal hükümlerle yasaklandığı havası pompalanacak… Diğer yandan, “laiklik ilkesi”nin ihlâli üzerine kurulan “kapatma iddianâmesi”ne mesned edilecek…
Görünen o ki, yanlışı yanlışla telâfî taktiği, beraberinde daha vâhim hataları getiriyor. Ne var ki iktidar partisi bir türlü bundan ders almıyor. Tıpkı hükûmetin yasakçıların “savları”yla başörtüsünü “laikliğe aykırı” ve “siyasî sembol” ve gerginlik sebebi” saydığı Leyla Şahin davasında olduğu gibi, antidemokratik dayatmalara tâvizler vermeye devam ediyor.
Demokrasi dışı mihraklara karşı demokratik dirençle karşı koyması gerekirken, ya baştan beri yaptığı gibi “mayınlı arazi”den uzak kalıyor; ya da demokrasi dışı mihraklara “şirin gözükme” hesaplarına giriyor. Yalnız kendisi kaybetmiyor; demokrasi ve özgürlüklerde kazanılan hakları bile kaybettiriyor.
Her ne kadar Grup Başkanvekili tarafından tekzip edilse de, şaşırtmalar devam ediyor. Yasakçı mihraklar ve öteden beri AKP iktidarını destekleyen medya kalemşörleri, AKP’nin “laikliğe samîmiyetini” ispat etmesi için ilk orta dereceli okullarla kamuda başörtüsünü resmen yasaklayan böyle bir düzenlemeyi öneriyorlar. Hiçbir yasal dayanağı olmayan yasağın ilk ve ortaöğretim okullarıyla kamu kurumlarında ilk kez anayasal zeminde kalıcı hale getirecek bu değişikliğe zorluyorlar.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler. İktidar partisinde bu ateş varsa, derhal söndürülmeli. Aksi halde “kapatma”ya hiçbir faydası olmayacağı gibi, kazanılan demokratik hak ve özgürlükleri de yakar. Yasağı yasal hale getirir…
17.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|