Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kazım GÜLEÇYÜZ

Huzur ve yasak



Üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldırma girişimi ne zaman gündeme gelse, yasağın ateşli savunucuları “Üniversitelerdeki huzuru bozmayın” diye ayağa kalkıyorlardı.

Başını örterek okumak isteyen masum genç kızların ve onlarla birlikte millet ekseriyetinin mağduriyetine yol açan yasakla üniversitelere nasıl bir “huzur” geldiğini anlayabilense yoktu.

Bu “huzur,” olsa olsa başörtülü görünce “keyfi” kaçan dayatmacı marjinaller için söz konusu olabilirdi. Ama gerçek bir huzurun şartı olan “vicdan” bahsine gelindiğinde, onların bile çok büyük bir çoğunluğunun, belli etmek istemeseler dahi, içlerinin rahat olduğu iddia edilemez.

Nitekim Ecevit de başörtüsü yasağını şiddetlendiren bir hükümetin başbakanı olduğu günlerde “Bu yasak vicdanımı sızlatıyor” demişti...

Konuyu getirmek istediğimiz yer şurası:

Üniversitelerdeki “huzur” ortamını “başörtüsü yasağı”na bağlarken, yasağın kalkması halinde bu “huzur”un bozulacağını öne sürenlerin iddiası, son dönemde yasağın en sıkı savunucularından biri olarak öne çıkan bir ismin rektörü olduğu Akdeniz Üniversitesinde patlak veren son olaylarla çok çarpıcı bir şekilde tekzip edildi.

Silâhını çıkarıp defalarla mermi sıkan provokatörlerin pervasızca boy gösterdiği gerginlik ve çatışmaların, başörtüsüyle uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktu, kimse de bu irtibatı kurmadı.

Buna karşılık, şu kritik soru gündeme geldi:

Başörtülüleri kampüse almama konusunda en küçük bir zaaf göstermeyen güvenlik sistemi, öğrenci olmadıkları çok açık şekilde belli olan silâhlı provokatörlere nasıl geçit verebildi?

Yakın geçmişe kadar zaman zaman nükseden üniversite kavgalarında, tabancalı, bıçaklı, satırlı provokatörlerin kampüs alanlarına nasıl sızabildikleri sorusuna bir türlü cevap alınamamıştı.

Şimdi aynı soru Akdeniz Üniversitesinde cevabını bekliyor. Ve işin enteresan tarafı, son olaylarda baş provokatör olarak öne çıkan şahıs, bilâhare bir anda sırra kadem basıyor, izini kaybettiriyor, onca aramaya rağmen bulunamıyor.

Ergenekon çetesi hâlâ aktif ve faal mi veya bu hadiselerle o görüntü mü verilmek isteniyor?

Sözü tekrar başörtüsüne getirecek olursak:

Hep birlikte izlediğimiz gibi, üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldırma düşüncesiyle yapılan iki maddelik anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesinden sonra az da olsa bazı üniversiteler kapılarını başörtülü öğrencilere açmışlardı.

Ama bu durum, yasakçıların iddia ettiği gibi en küçük bir huzursuzluğa yol açmamış, tam tersine “açık” öğrenciler, yasak sebebiyle okula alınmamalarından ciddî rahatsızlık duydukları örtülü arkadaşlarını bağırlarına basıp kucaklayarak karşılamış, herkes rahat bir nefes almıştı.

Dahası, başörtülü öğrenciler evvelce kendilerini derslere almayan üniversite yöneticilerine ve hocalarına çiçekler sunmak gibi son derece zarif ve asil jestlerde bulunarak, oluşan bu güzel atmosfere ayrı bir letafet ve renk katmışlardı.

Bu samimî jestin bir anlamı da, maruz bırakıldıkları haksızlık sebebiyle kimseye karşı kin ve intikam duygusu beslemedikleri, hesaplaşma peşinde koşmadıkları ve başörtüleriyle okumaktan başka bir düşünceleri olmadığı mesajıydı.

Ve burada da müthiş bir insanlık dersi vardı.

Eğer gerçek anlamda bir “huzur”dan bahsedilecekse, bu onurlu, olgun ve asil tavır, o huzurun nasıl elde edileceğinin anahtarını veriyor.

Evet, herşeye rağmen huzurun teminatı dini doğru anlayan ve doğru yaşayan ahlâklı ve şuurlu insanlar. Onlar, akıl almaz haksızlıklara da maruz kalsalar, gasp edilen haklarını meşru zeminlerde arar, asla bozgunculuk yapmaz, fitne ve provokasyonlara alet olmazlar. Ve kendilerine zulmedenlere dahi insanlık dersleri verirler.

Onun için, haksız bir yasakla “huzur” kelimesini bir arada kullanma demagojisinden medet umanlar boşuna uğraşmasınlar; tutturamazlar.

Huzuru bozanların kimler olduğu belli...

11.04.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (10.04.2008) - Altı aylık süreç

  (09.04.2008) - AKP’de derin sıkıntı

  (08.04.2008) - AKP ne yapmalı?

  (06.04.2008) - Acûliyet

  (05.04.2008) - Kilitlenme

  (04.04.2008) - Geri adım?

  (03.04.2008) - Niye tıkandı?

  (02.04.2008) - Kapana kısılmak

  (01.04.2008) - Yol haritası

  (30.03.2008) - Şevkin ikinci düşmanı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri