Uzun zamandır pompalanan gerilim havası, nihayet beklenen işaretleri vermeye başladı.
Sinir uçlarıyla oynanan ve sabrı taşırılma noktasına getirilen işçi ve memur kesiminin ardından, öğrenciler de birbirine karşı tahrik edilerek, ortalık bir kanlı boğuşma arenasına döndürülmeye çalışılıyor.
Provokatörlerin işbaşında olduğu kesin. Ortada bunun apaçık delilleri var. Okulla, öğrencilikle hiçbir alâkası bulunmayan meçhûl adamlar, bakıyorsun elindeki silâhla bir anda kavganın ortasında beliriveriyor ve önceden plânlanmış olduğu kesinlik kazanan rolünü tak tak tak, pat pat pat oynamaya başlıyor.
Oysa, öğrenciler arasında böylesine bir kavgayı gerektirecek herhangi bir mesele yoktur. Esasen, kendini ilme, tahsile vermiş olanların kavga ile, çatışma ile bir dâvâsı olmaz, olmamalı.
Ne var ki, karanlık suratlı provokatörler, bu heyecanlı ve dinamik kitlenin sinir uçlarıyla oynamayı ve onları birbirine karşı tahrik ile vuruşturmayı kafaya koymuş bir kere. Asıl maksadı ise, bambaşka; bilim ile, tahsil ile hiçbir münasebeti yok.
Evet, birtakım siyasî çekişmelere sebebiyle, toplum maalesef gerilmiş durumda. İnsanlarımızın sabır ve tahammül gücü zayıflatılmış, yer yer adeta dumura uğratılmış.
Çocuğunu okutan anne–babalar ise, okullarda yaşanan olaylar sebebiyle hayli tedirgin vaziyette. Gözleri gibi baktıkları, üzerine titredikleri ve ömrünün baharına kadar elbebek–gülbebek büyüttükleri evlâtlarının şimdi tehdit ve tehlike altında olduğunu görmenin ıztırabını yaşıyorlar.
İşte, insanlarımızın en hassas, en tedirgin olduğu bir sosyal tablodur bu. Şüphesiz, kışkırtıcılar da bu hassasiyetin pekâlâ farkında. Sinir uçlarıyla oynuyor ve kaşımaktan sadistçe bir zevk alıyorlar.
Durumu yatıştırmaya çalışmak, öncelikle iktidarın görevi. Ancak, öğretmen ve öğrencilerin de, iş başındaki provokatörlerin oyununa gelmemeye, onlara alet olmamaya âzamî dikkat göstermeleri icap ediyor.
GEZİ
Kalkınmada sivil inisiyatif
Geçtiğimiz hafta sonunu tarihî, coğrafî, iktisadî ve stratejik değeri pek yüksek olan Erzurum şehrinde geçirdik.
TUSKON'un (Türkiye Sanayici ve İşadamları Konfederasyonu) dâvetlisi olarak yaptığımız bu seyahatin birinci gününde Erzurum'u yakından tanımaya çalıştık. Yirmi kişilik basın ekibiyle birlikte ve rehber eşliğinde, şehrin harikulâde güzelliğe, özelliğe sahip tarihî ve turistik mekânlarını doyasıya gezip ziyaret ettik. Bu mekânları gezip gördükçe, Ezruzum'a olan hayranlığımız katlanarak ziyadeleşti.
Seyahatimizin ikinci gününü ise, TUSKON tarafından bir araya getirilen yerli–yabancı 1001 sanayici ve işadamının buluşup kaynaşmasına şahit olduk.
Doğu'nun kalkınması için teşkil edilen bu sivil inisiyatifin, moralleri yükselten, ümitleri yeşerten müşahhas projelere imza atmasını ve bölge insanı için hayırlı hizmetlere vesile olmasını diliyoruz.
Yarısı Doğu Anadolu Bölgesinden, diğer yarısı ise bölge dışından gelen bini aşkın işadamına, Cumartesi günü önce Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, akşam saatlerinde ise Başbakan Erdoğan hitap etti.
Bu konuyla ilgili daha geniş ve detaylı bilgileri, gazetemizin yarınki haber sayfalarında bulabilirsiniz.
Tarihin yorumu
Tarafsız Başbakan (!) CHP'li Nihat Erim
12 Mart (1971) Muhtırasından sonra kurulan ilk ara rejim hükümeti Meclis'ten güvenoyu aldı. Yeni hükümet, CHP'den istifa ettirilen Nihat Erim'e kurduruldu.
25 kişilik yeni kabinede 5 AP'li, 3 CHP'li ve 1 de MGP'li üye yer alırken, kalan 14 bakan ise Meclis dışından seçildi.
CHP+Ordu işbirliğiyle, yahut dayatmasıyla kurulan bu hükümetin başına, sözde tarafsız bir başbakan atanmıştı.
Ancak, bu tarafsızlık o derece sırıtıyordu ki, Erim'in mâzisini azbuçuk bilenler için, başkaca hiçbir izahata ihtiyaç kalmıyordu.
* * *
1912 Kocaeli doğumlu olan Nihat Erim'in soy kütüğü hakkında çeşitli rivâyetler var. CHP'li meşhur Turan Güneşle de hısım/akraba olduğu bilinen Erim ailesinin, vaktiyle Selânik'ten Anadolu'ya göç etmiş Karakaşlar'dan olduğunu belirten bilgilere rastlamaktayız.
Erim, hukuk tahsilini bitirdikten sonra, bir müddet meslekî çalışmalarda bulundu. Sonra da siyasete atıldı. 1945–50 arasında CHP milletvekili olarak ilk kez Meclis'de yer aldı. II. Hasan Saka Hükümetinde Bayındırlık Bakanlığı, Günaltay Hükümetinde başbakan yardımcılığı görevinde bulundu.
1950'den sonra Ulus gazetesinde başyazarlık yaptı. Bir ara Kıbrıs'taki anayasal düzenleme çalışmalarına katıldı. 27 Mayıs Darbesinden sonraki ilk seçimde tekrar CHP üyesi olarak Meclis'e girdi.
12 Mart 1971 Muhtırasının ardından CHP’den ayrılması şartıyla hükümeti kurmakla görevlendirildi. İki kez üstüste hükümet kuran Erim, 22 Mayıs 1972’ye kadar işbaşında kaldı. 1977’ye kadar Senato'da kontenjan senatörü olarak görev yaptı. 19 Temmuz 1980’de İstanbul Kartal'daki evinin yakınında bulunan bir deniz kulübünde uğradığı silâhlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.
* * *
Erim'i öldürenler, onun başbakanlığı zamanında öldürülen veya idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının intikamını aldıklarını çeşitli vesilelerle dile getirdiler.
12 Mart Muhtırasını veren Silâhlı Kuvvetleri komuta kademesi, hükümetin çekilmemesi halinde, bir askerî darbe yaparak yönetime el koyacağını açıkladı.
08.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|