Kendi hâlinde ebedî bir muhalif olan Niyazi Mısri hikemiyat diliyle sanki günümüzdeki sıkıntıyı perde arkasından zamanında görmüş birisi. Mevaidu’l İrfan gibi kitaplarını bazı kayd-ı itirazlarla birlikte mütalâa etmiştim. Niyazi Mısri Divanı da çok bilinen divanlardan birisidir. Kuddusi Divanı gibi. Arapça Divanında perde-i gayb ötesinden şöyle bir mısra söylemiş ki yaşadıklarımızın özeti gibidir:
Menbau’l afati fiddünya kudatun
Madeni’l ifsadi fiha el irtişau
Yani lisan-ı hâl ve kâl ile şunları söylemiş: Dünyada ne belâ varsa kaynağı yargıçlar ve kadılardır. Bozgunculuğun sebebi de rüşvettir. Bu satırlar beni 12 Eylül sonrasına aldı götürdü. 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren’in rüşvetle ilgili şikâyetini hatırlattı. Rüşvetin bir türlü üstesinden gelemediklerinden yakınıyor ve bunun suçunu da başkalarına yüklüyordu. Acaba gerçekten de rüşvetin üstesinden mi gelemediler yoksa gelmek istemedikleri için rüşvet mi onların üstesinden geldi? Niyazi Mısri, dönemindeki kadılardan ve dolayısıyla Osmanlı yargıçlarından şikâyet etse dahi The Fall and Rice of the Islamic State adlı yeni kitabında Ortodoks Musevilerden ve Irak’ın yeni anayasasının danışmanlarından Noah Feldman aksini savunmaktadır. Ona göre, ‘Berlin’de yargıçlar var’ deyimine uygun olarak İstanbul’da yargıçlar vardır. Ama rind meşrep olan Niyazi ile bu yargıçların mizaçları elbette ki imtizaç etmez. Bununla birlikte ‘Berlin’de yargıçlar var’ ifadesi aslında adil yargıçların nedretine ve kibriti ahmer gibi yokluğuna işaret etmektedir. Bu da bir hadis-i şerifi doğrulamaktadır: “Kadin fi’l cenneti kadiyani fi’n nar: Üç kadıdan biri cennette ikisi cehennemdedir.” Elbetteki nadir olanların mekânı cennet diğerlerininki tamudur.
***
Ama Niyazi bugünleri görseydi kimbilir neler derdi. Zira Newsweek gibi dergilere bakacak olursak, Türkiye’de yaşanan süreci yargı darbesi olarak görüyorlar. AB’li yetkililer de bunu böyle görüyorlar. Asker, polis ve yargı ülkenin vazgeçilmez unsurlarıdır. Ama onların vazgeçilmezliği ülkeyi asker devleti, polis devleti veya yargıç devleti yapmaz. Cezayir, militarist devlet modelidir. Fas polis devletine bir modeldir. Bugüne kadar yargıç devletine pek şahit olmamıştık. Sadece Beni İsrail tarihinde böyle bir dönem vardır. Bir de Kayseri’de geçmişte kısa devreli bir Kadı Burhaneddin devleti yaşanmıştır. Velâyet-i fakih doktrinini nereye oturtmalı bilemiyorum ama hadi onu da biraz zorlayarak bu kalıba dökebiliriz. Bizde 1961 yılında kurulan Anayasa Mahkemesi ile bu benzeri tarzlar mukayese edilebilir mi acaba? Ülkenin hukuk devleti olması onu asla bir yargıç devleti yapmaz. Bundan dolayı, Türkiye’de kuvvetler ayrımı tamamen birbirine girmiş durumdadır. Yasama, yürütme ve yargı adeta kavgalıdır. İhtilâf anında hangisinin daha üst bir erk olduğu tartışılıyor. Bu bağlamda, ülkemizde 19 yılını devirmiş olan gazeteci Jessica Lutz da şaşkın. Ülkenin kim tarafından yönetildiğini soruyor. Yargı mı, ülkeyi yönetecek diye soruyor. (Yeni Asya, H. Hüseyin Kemal’in röportajı, 7 Nisan 2008) Bu soru, cevabını bekliyor.
***
Jüritokrasi deyiminin ülkemize mahsus olduğunu düşünürken yanılmışız. Meğerse liberalizmin kalesi de böyle bir eğilime haizmiş. Hollanda’da bir mahkeme, İslâm karşıtı film ile gündeme gelen Özgürlük Partisi lideri Geert Wilders’in, İslâm’ı eleştiren söylemlerde bulunabileceğine karar verdi. Hollanda İslâm Federasyonu’nun (NIF), İslâm karşıtı filmin yapımcısı Geert Wilders’ın, İslâm’ı sürekli sert şekilde eleştiren ve basında da sıkça yer alan sözlerinin, toplumda düşmanlığa yol açtığını belirterek, bu ifadelerine son vermesi ve düzeltmesi istemiyle açtığı dâvâda mahkeme, milletvekilinin, İslâm hakkındaki görüşlerini dile getirmesinde sakınca olmadığına karar verdi. Hollanda yargısının Geert Wilders’i bizdeki meşhur 312’nci madde ile tecziye etmesi beklenirken tam tersi onu aklaması da yeni bir jüritokrasi deneyimi ve örneğidir. Jüritokrasi hukuk yerine keyfîliği esas alıyor. Zaten keyfîliği esas aldığı için de jüritokrasi deniliyor. Buna yargının politizasyonu diyebiliriz. Politize olan yargı elbetteki darbe yapar. Sınırları geniş tutulunca belki görevleri arasında bile sayılabilir.
08.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|