Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 29 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Ağacı kesmekle, şuur kesilmiyor



Geçtiğimiz hafta sonunda, İzmit'li okuyucularımızla birlikte, Nur menzillerinin en çok bulunduğu Barla'ya dördüncü ziyaretimizi yaptık. Kırk sekiz saat süren bu seyahatimiz, her zamanki gibi yine çok nurlu, feyizli ve bereketli geçti.

Risâle–i Nur'un ilk telif edildiği bu beldeye ilk kez bundan tam yirmi sene evvel yine böyle bir bahar mevsiminde gitmiştik. Burayı ilk kez görmenin sevinç ve heyecanıyla kendimizden geçmiştik.

Bu nurlu diyâra ikinci seyahatimizi 1995 yazında yaptık. Çoluk çocuk Barla'dan Çam Dağına çıkmış, orada (henüz ayakta olan Çam ve Katran ağacının ortasında) çadır kurarak yedi gün süreli bir kamp hayatı yaşamıştık.

Üçüncü seyahatimiz ise, herbiri ayrı bir hatıra niteliği taşıyan Tepelice Çam'ın zirvesindeki o meşhûr Katran Ağacı ile koca Çam Ağacının "meçhul eller" tarafından kesilmesinden sonraya rastladı. Mâlum, 2001 yılı Aralık ayının son günlerinde, Kurban Bayramından bir gün önce, yerde yarım metre kar tabakasının bulunduğu bir esnada, bu dağın tepesine doğru bir "indirme harekâtı" yapılmış. Ardından, "motorize testere birlikleri" o hatıra ağaçların bulunduğu tepeye doğru taarruza geçirilmiş ve nihayet kendilerini koruma, hatta kımıldama imkânı dahi olmayan bu iki ağaç kesilip devrilmek sûretiyle operasyon tamamlanmıştır. Alelacele havalanıp üslerine dönen "muzaffer testere birliği"ni, dağdaki bir avcıdan başka gören olmamış.

İşin garibi, zaferle (!) neticelenen bu operasyonu bugüne kadar da sahiplenen olmadı. Oysa, ortada vakti, zamanı, hatta hava şartları bile çok iyi hesaplanıp planlanmış olduğu anlaşılan önemli bir vukuat var, bir fiilî durum var. Yani, o dağda çarpıcı bir fiil var; ancak, fail sekiz yıldır hâlâ ortada yok.

Ancak, gerek avcının anlattıklarından ve gerekse 1960 yılı Temmuz'unda Nebbaşların Urfa'da yaptıklarından yola çıkarak bakacak olursak, faillerin ve azmettiricilerin, yine 48 sene evvelki "mezar soyguncuları" olduğuna kanaat getirebiliriz. Kaldı ki, bu işi o sâbıkalılardan başkası da yapmaz, yapamaz.

Bu caniler zannettiler ki, Said Nursî'nin mezarını kaybetmekle, dâvâsını da bitirecekler. Ancak, fena halde aldandılar.

Tuhaftır ki, aldanmaya da doyamadılar. Yıllar sonra, bu kez daha da gizli bir sûrette dağ başındaki hatıra ağaçlara saldırdılar, motorlu testere ile kesme nâmertliğinde bulundular. Evet, mertçe ve erkekçe olmadığına göre, nâmertçe ve ürkekçe yaptılar bu işi.

Tabiî, yine aldandılar. Zira, zannettiler ki, mâsum ağaçları kesmekle, bu menzillere yönelik ziyaret akınını da, ziyaretçilerin manevi irtibatını da kesmiş olacaklar.

Oysa, Nur menzillerinin ziyaretçileri, bilinçli, itidalli ve şuurlu kimselerdir. Ağaçların kesilmesiyle, ne tahrik oldular, ne de şuur kaybına uğradılar. Üstelik, ziyaretler daha da sıklaştı ve ziyaretçilerin adeti daha da çoğaldı.

Demek ki, ağaçların kesilmesiyle, şuurlanmanın önü kesilmiyor, kesilemiyor. Zira, burada mühim olan dağ, taş, ağaç gibi maddî unsurlar değil, fikriyat ve ruhiyat gibi mânevî unsurlardır. Ki, bunları kesecek herhangi bir âlet–edevat henüz keşfedilmiş değil.

Tarihin yorumu

Selanik Ordusunun Yıldız Sarayı yağması

Hareket Ordusuna mensup çapulcu subaylar, "arama yapma" bahanesiyle girdikleri Yıldız Sarayını yağma ettiler. Yağmacılar, gerek devlete ve gerekse tahttan indirilen Sultan Abdülhamid'in şahsına, hatta ailesine ait ne buldularsa alıp götürdüler.

Dolayısıyla, Yıldız Sarayında kimin ne götürdüğü, toplam ne kadar mal ve servet götürüldüğü anlaşılmadı. Bilânço, sonradan da tesbit edilemedi.

Bu utanç verici hadisenin mahiyeti, ileriki günlerde yapılan bazı teşebbüslere rağmen bir türlü aydınlatılamadı ve tarihin karanlık dehlizlerine gömülüp gitti.

23 Nisan'da (1909) İstanbul'a giren ve yönetime el koyarak sıkıyönetim ilân ettiren Hareket Ordusu (nâm–ı diğer "Selanikliler Ordusu"), Şeyhülislâm ile birlikte hükümet ve Mebusan Meclisi'ni de baskı altına alarak, Sultan II. Abdülhamid'i 33 yıllık tahtından indirdiler.

Selanikliler, Padişah'ı Selanik'e gönderirken, kendileri de Yıldız Sarayı'na kuruldular. Ancak, bunların çoğu adi, dönek ve aşağılık herifler olduğundan, kendilerini tutamayıp Saray'ı yağma ettiler. Saray'da özel veya devlete ait ne buldularsa, tâlân edip götürdüler. Kimin ne alıp götürdüğü ise, tarihin kara ve karanlık sayfalarında kaldı.

29.04.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (28.04.2008) - Merkezin kalbindeki hastalık

  (26.04.2008) - Siyasete ufkî nazarla bir bakış

  (24.04.2008) - Uygur kadınlara Çin işkencesi (2)

  (23.04.2008) - Uygur kadınlara Çin işkencesi (1)

  (22.04.2008) - Eski İttihatçıların yeni Türk Ocakları

  (21.04.2008) - AB hedefine kilitlenmek

  (19.04.2008) - 'Son Osmanlılar'a sosyal statü

  (18.04.2008) - Osmanlı-Yunan Harbi: Elveda Rumeli

  (17.04.2008) - İki farklı şahsiyet: Başgil ve Özal

  (16.04.2008) - Boykot yerine, modern tarıma yöneliş

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri