Güven bütün birlikteliklerin emniyet kemeridir. Güvenin uçup gittiği ilişkiler, elinizde kalan değerler ne olursa olsun artık yürümez. Güven adeta omurgasıdır ilişkilerin. O zedelendiğinde, bütün fonksiyonlarınız yerinde olsa bile, ayağa kalkıp yürüyemezsiniz.
Herkesin birbirini yediği bir fotoğraf getirin gözünüzün önüne... Ve herkesin birbirini aldattığı ve aldatılmaktan söz ettiği…
Böyle bir fotoğrafı düşünmek bile insanın içini karartmaya ve endişe uyandırmaya yetiyor. Ama hayatımızın fotoğrafı ne yazık ki, bundan farklı değil.
Elbette ki, insanız ve insanın içinde hırs, yalan, riya, aldatmak da var. Fakat biz kendimizi tanımlarken Müslüman diye tanımlıyorsak ve bu aldatmanın içinde yer alıyorsak, bu durumda kendi tanımımızı kendimiz nakz etmiş olmuyor muyuz? Hani elinden, dilinden, sözünden, davranışlarından emin olunandı Müslüman?
Bir çelişki var hayatımızla, davranışlarımızla, düşüncelerimizle yaptıklarımız arasında o halde. Bugün en tepeden, en avama kadar güven yerle yeksan olmuşsa, verilen sözler kendi çıkarlarımıza göre değişiveriyorsa, kendimizi tanımladığımız şeyin içinde nasıl görebiliriz?
Bir Müslümanın en büyük vasfıdır güvenilir olmak. Hepimiz bilir ve her zaman da söyleriz, Peygamberimizin en birincil vasfı Muhammedü’l-Emin olmasıydı. Onun şemsiyesi altına herkes güvenle girerdi. Ve ondan hiçbir zarar gelmeyeceğinden, yaptığı her işi de en adilinden yerine getireceğinden emin olurlardı.
Artık hepimiz, “Kime ve neye inanacağımı şaşırdım” diye cümleler kuruyorsak, önce nereye bakmamız gerekiyor acaba?
Hani bir âyet vardı. O indiğinde Peygamber bile, “Beni ihtiyarlattı” demişti. “Emr olunduğun gibi dosdoğru ol” (Hud: 112) diyordu Allah peygamberine orada ve o zaten Muhammedü’l-Emin olarak biliniyordu. Buna rağmen bu âyet onu yaşlandırmıştı.
Oysa şu an, gözümüzden, yüzümüzden, elimizden bir şeyler taşmasın diye birbirimizin yüzüne bile bakamayacak haldeyiz. Unuttuğumuz ahirette Allah’ın yüzüne nasıl bakarız bilemiyorum.
Güven aynı zamanda en büyük hakları içinde barındırıyor. Sosyal emniyetiniz yoksa, kişisel varlığınız da tehlikede demektir. Kişisel varlık sadece hayatta olmak demek değil. Sosyal ilişkiler içinde sizin ifade ettiğiniz anlam ve yeri de kapsıyor. Bu durumda, eş ilişkilerinden tutun da, arkadaşlığa, dostluğa, kardeşliğe, vatandaşlığa, bütün insanlığa hatta ve hatta, çiçeğe, böceğe, kuşa, aya, yıldıza, dünyaya ve kâinata karşı da sorumluluk alanımız genişliyor. Eğer en küçük dairede güvenimiz yoksa, bu bütün dairelerde o şekilde yansıyor. Yani en temelde, kendi kendimizi dosdoğru yapmamız gerekiyor.
26.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|