Ayşe Böhürler ile asistanları BM adına “Duvarların Arkasında” diye İslâm dünyasının kadınlarını ele alan veya daha doğrusu ele veren bir dizi hazırlamışlardı. Çok ses getirmiş ve çok takdir de almıştı. Özellikle de Yazgülü Aldoğan gibilerden müsbet tepkiler toplamıştı. Bundan dolayı olsa gerek Aldoğan yapımcı Ayşe Böhürler’i yere göğe sığdıramıyor ve her anışta Ayşe Böhürler’i tezkiyeden geri durmuyor. ‘O, başkadır’ diyormuş. Herhalde bu başkalığını veya farkının farkını en iyi bilenlerden birisi o olmalıdır. Yardımcılarından birisi de Cezayir’de Tavarıkların veya benzeri zümrelerin hanımlarını tanıtırken ‘Duvarların arkasındaki zavallılar’ tabirini kullanmıştı. Ben de o zaman sormuştum: Duvarın önüne çıktıkça zavallılık azaldığına göre en talihli bayanlar podyumdakiler veya teeddüp ederek söylemek gerekirse açılmanın en yüksek oranda seyrettiği plajdakiler mi oluyor? Duvarların arkasından çıktıkça daha özgür oluyorsunuz. Aynen “Özgür Kız” Nil Karaibrahimgil gibi...
Tekbir Giyim’in defilesine misafireten katılan gül gibi kızımız Gül (soyismini mahfuz tutuyor) aynen Duvarların Arkasında dizisinin temasını akla getiren yorumlarda bulunuyor: ‘Türbanlıyım diye dört duvar arkasına kapanamam.’ Sıkışamam demek istemiş olmalıdır. Elbette özel hayatı bizi ilgilendirmez. Ama bu şekilde pratik üzerinden teori inşa etmeye veya İslâm’ın yapısını sulandırmaya da kimsenin hakkı yok. Öteki türlüsünü kendi kusuru der geçeriz. Aykırı kıyafetiyle ve pratiğiyle elbetteteki İslâm’ı yorumlayamaz. Geri kalanı kendisini ilgilendirir.
***
Sarı converseleri ve hızmasıyla dikkat çeken Gül, liseyi bitirdikten sonra cilt bakım ve makyaj kurslarına başlamış. Genç kız, 15 yaşında kendi rızasıyla kapandığını belirterek sanki Ayşe Böhürler’in bir başka versiyonunu yansıtıyor: “Ailemde açık da var, kapalı da. Kız kardeşim açık örneğin. Hatta ben onun kapanmasına karşı çıkıyorum, üniversiteye devam etmesini istiyorum...”
Böhürler de, ‘Kızımın başörtüsüne veya ne giyip giymeyeceğine karışmam’ demişti. Genç kız ilginç tarzına ilişkin şöyle konuşuyor: “Ben hep böyleydim. 5 vakit namazımı da kılarım, cilt bakımımı, makyajımı da yaparım. Tesettürlüyüm diye dört duvar arkasına sıkışacak değilim. Modayı takip ederim.”
1.80 boyuyla dikkat çektiğini söyleyen Gül, “Defilede gazeteciler mankenlerden çok benim fotoğrafımı çekti. Defilenin önüne geçer diye beni arka koltuklara gönderdiler” diyor. Geçenlerde aynı mantaliteyi paylaşan bazı başörtülü üniversite öğrencileri de İslâm’a göre gayri meşru addedilen hürriyet çeşitleriyle başörtüsü çerçevesindeki mücadeleyi aynı kefeye koymuşlardı. Herkese özgürlük bildirisi hazırlayan üç kızımız başörtüsüyle birlikte eşcinsellere de hürriyet istemişlerdi. Burada, bir yanlış bir doğruyu götürür. Dolayısıyla bu meselelerde sapla saman birbirine karıştırılıyor. Bu bağlamda, amansız bir başörtüsü yasakçısı olan Ruhat Mengi’yi de anmadan geçmemek lâzım. Şakül tutuşu tersinden de olsa ötekilere nazaran daha doğru. Zira tersinden de düzünü bulabilirsin. Ama ipin ucu kaçmışsa hiç bulamayabilirsin de. Bu işe şaşanlardan birisi de o. ‘Altı kaval üstü şeşhane’ der gibi bu podyumdaki bayanlar için ‘sadece kafaları türbanlı kadınlar’ tabirini kullanıyor. Yalan mı? Tut her tarafını aç, sadece saçlarını kapat bunun adı da tesettür olsun.
***
Tekbir Giyim’in ithâl stilisti veya modacısı Alman Heidi Beck Hanım Ruhat Mengi’yi doğruluyor. Vatan gazetesine yaptığı konuşmasında (23 Nisan 2008) aynen şunları söylemez mi: “Amacımız, Avrupa’nın modern anlayışı ile İslâmî kuralları birleştirmek. (Sözgelimi) vücudun kıvrımlarında (hatları veya İslâmî literatürde mefatin yani cazibe yerleri) kullanılan desenler; tesettür ve türbanla da modern ve hatta seksi bir görünüm kazandırılabilir bir kadına...”
Bundan fazla söze ne hacet var? Katar gibi ülkeleri turlamış gelmiş Heidi Beck Hanfendi aynen Ruhat Mengi’nin hatırlattığı gibi bu kıyafetin İran’da ‘bed hicap’ yani kötü tesettür olarak anıldığını da biliyor mu acaba? Keza Suudi Arabistan gibi ülkelerden de geçer not alamayacağını. Bırakalım onları, bu kıyafetler İslâm’a uyuyor mu, uymuyor mu? Birer açık toplum olan Katar ve BAE’ye uyar uymasına da İslâm’a uyar mı? Son sıralarda bed hicapla birlikte bed Müslüman tiplemesinden de sık bahsedilir oldu. Evet, İslâm’ın manevî yapısını sulandıran ve onu içten dejenere etmek isteyenlere başka ne gibi bir isim verilebilir ki?
26.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|