Hayatın her evresinde, devresinde ve aşamasında ve kademesinde pişman olanlar, geçmişlerinden nedamet getirenler ve tövbe-i nasuh geçirenler eksik olmamıştır. Kötülükten tövbe edenler olduğu gibi iyilikten tövbe edenler dahi vardır. Makdisî gibi alimler müspet manada nedamet getirenlerin yani Tevvabun/tövbekârların hayat hikâyelerini yazmıştır. Ama bu tek yanlı bir tövbenin hikayesidir. Bir de tersinden tövbe edenler var. Bunlara Irak’tan misal vermek gerekirse, Mecalis’s Sahve’yi takdim edebiliriz. Kaide’nin kaidesizliklerine veya kuralsızlıklarına takılarak saf değiştirip Amerikalıların yanına geçmişler. Pişmanlıkları sonucu Bin Ladin’in çadırından ayrılarak Bush’un çadırına geçmişler. Türkiye’de de bir zamanlar PKK saflarını katılmış ve orada sonu gelmeyen bıktırıcı atmosferden dolayı pişmanlık geçirenler vardı. Bunlardan bir kısmı daha sonra ‘itirafçı-tetikçi’ sıfatıyla anılmaya başlandı. Ve kirli işler yapmaya başladılar. Kum fırtınasına tutulmuş kum tepecikleri gibiydiler. Oradan oraya sarkıyorlardı. Dolayısıyla bu tür pişmanlıklarda insanlar tövbelerini Allah’a değil kullara yaparlar. Bundan dolayı tövbeleri, tövbeye benzemez daha ziyade günah çıkartmayı andırır. Bundan dolayı da tövbekâr değil itirafçı olurlar. Gerçekten de, önce pişman sonra da itirafçı oldular. 12 Eylül ve komünizmin bitme sürecinde de sol içinde kimi itirafçılar türedi. Farklı bir kulvarda, Hasan Cemal de bir Cumhuriyet veya darbe itirafçısı sayılabilir. 28 Şubat sürecinde de bizim camiada kimi itirafçılar türedi ve daha sonra karşı cephede muharip olarak yerlerini aldılar. Aslında, bunlar her zaman tetikçiydiler. Meslekleri değil sadece tarafları değişti.
***
28 Şubat sürecinden sonra ilginç bir şekilde karşımıza çıkanlardan bir ikisi de Sabo ile Hako oldu. Bunları cinaslı olarak yazarken sakın ola Ahmed-i Hani’nin Memozin veya Sadık Albayrak’ın Maho Deresi ile karıştırmayın. Bu ikili vaktiyle İslâmî kesimlerin öncü silahşörleri idi. Camianın gazetelerinde önemli postları işgal ediyorlardı. Sonra ne olduysa pişman oldular ve saf değiştirdiler. İtirafçı devşiren ve bu bağlamda kimi zaman pişmanlık yasaları çıkartan sistemin teşvikler ağına (incentives) takıldılar veya yakalandılar. ‘Medya tower’lerin üst katlarına taşındılar. Yeni postları eskisinden de kıyaktı. Saf ve taraf değiştirdiler. Geçmişleriyle de her kademede hesaplaşmaya girdiler. Sabo geçmişini yazarak para ve ün kazanmaya başladı. Tekmili birden itiraflarda bulundu. Mahrem sırları ifşa etti. Geçmişte cemaatlar içinde yaşadığı olumsuzlukları ve tezadları deşifre etti. Bunun üzerine reyting üzerine reyting kırmaya başladı. Hesap tutmuştu. İtirafçılığın getirisi iyiydi. Nedense bütün cemaatları gezmiş ama kendisine bir çatı bulamamıştı. Aralarında istediği standartta marka cemaat yokmuş. Hepsi birbirinin aleyhinde bulunuyor ve gıyaplarında birbirlerinin gölgesine ateş ediyorlarmış. O da yeni mevzisinde veya cephesinde eski İslâmcı veya yeni itirafçı olarak hepsini sıraya diziyor. Önce kirli çamaşırlarını ortaya döküyor ardından da onları ateşe veriyor. Kimbilir! Sabo da kendisine göre haklıdır. ‘Hiçbirimiz masum değiliz şu dünyada’ sırrıyla herkes başkasanının yanlışı üzerinde hayat sürebilir veya kendisine yer edinebilir.
***
Hako’ya gelince. O da benzeri bir hikâye. O da itirafçılığın para ettiği devirde rantını bu yolla sağlıyor. Bu kardeşimiz de yeni dönemde saf değiştiren ve sınıf atlayanlardan. Eski tetikçilerden. Bundan dolayı kalemini namlu gibi kullanıyor. Bu maharetinden dolayı Haşmet Babaoğlu ve Ahmet Taşgetiren gibiler hakkında: “Kalemi kıvrak, kalbi y...” gibi ifadeler kullanmışlardı. Geçmişe ve eskiye dair itiraflarını okudukça parmağımızı ısırıyoruz. O nedametten biz de hayretten olsa gerek. Meğer herif bütün sabrını tüketme pahasına Nurcular içinde bir hafta dayanamamış veya tutunamamış! Bunlar acaba Oğuz Atay’ın yazdığı gibi tutunamayanlardan mı yoksa dikiş tutturamayanlardan mı? Bunlar eğer Osmanlı döneminde tarikatlarda gerçek çilenin çıkarıldığı dönemlerde yaşasalardı İsmail Ağa’nın kaldırımından bile geçemezlerdi. İsmail Ağa’nın önünden teğet geçen zat Nurcular içinde bir hafta bile dayanamıyor. Sabo ona göre yine dayanıklı ve sabırlı adammış vesselam. 28 Şubat sürecinde Müslüm Baba faslından sonra Fadime Şahin de böyle itiraflarda bulunmuştu. Ali Rıza Demircan: “Kızım tövbekâr ol’ dedikçe o itirafçılıkta ısrar ediyordu. Nedense itirafçılık kıvamına erdikten sonra sahneden bir çekildi pir çekildi. Şimdi sahnede Sabo ile Hako var.
22.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|