İsmi mahfuz okuyucumuz:
*“1- Annem, benden küçük kız kardeşimi emzirirken amcamın kızını da emzirmiş. Ve onlar sütkardeşler. Amcamın bir de kızından küçük oğlu var. O da bizim kardeşimiz olur mu? Bize helâl midir? 2- Sütannesinin eşi sütü emen çocuğa helâl midir?”
Yüce İslâm Dininde evlenme engeli taşıması bakımından “doğurmak” ile “süt vermek” arasında hiçbir fark yoktur. Yani bir anne, doğurmadığı bir çocuğa iki yaşından evvel süt vermişse, bu çocuğu kendi doğurduğu öz çocuklarıyla kardeş yapmış olur. Demek oluyor ki, sütkardeşliği soy kardeşliği gibidir. Soy kardeşliğinin evlenme bakımından haram kıldığı her şeyi, sütkardeşliği de haram kılar. Başka bir ifadeyle, soy kardeşliğinin evlenme engeli getirdiği her bireye, sütkardeşliği de evlenme engeli getirir. Yani soy kardeşliği ile sütkardeşliği arasında evlenme engeli ve kardeşlik bakımından hiçbir fark yoktur. Yani sütanneliği soy anneliği gibidir. Sütkardeşliği de soy kardeşliği gibidir. Yani öz annenin çocuklarına haram olan yakınları kimlerse, onlar sütannelik sebebiyle de haram olurlar. Bu Kur’ân ve Sünnetle sabittir.
Kur’ân, kendisiyle evlenilmesi haram kılınan kadınlar arasında, “sütanneleri ve süt kız kardeşleri” de sayar.1 Peygamber Efendimiz de (asm) “Süt emmek, soy bağının haram kıldığı her şeyi haram kılar” buyurmuştur.2 Bu durumda;
1- Çocuğun, kendisini emziren kadınla evlenmesi haramdır.
2- Çocuğun, kendisini emziren kadının çocuklarıyla evlenmesi haramdır.
3- Çocuğun, kendisini emziren kadının yukarıya doğru aslını ve aşağıya doğru neslini takip eden zincirde kim varsa hepsiyle evlenmesi haramdır. Yani sütannenin annesi, çocuğun sütninesidir. Sütannenin babası, çocuğun süt dedesidir. Sütannenin torunları, çocuğun süt yeğenleridir. Sütannenin kardeşleri, çocuğun süt teyzesidir veya süt dayısıdır. Sütannenin kocası da, çocuğun sütbabasıdır. Süt çocuğun bütün bu zincirdeki bireylerle evlenmesi haramdır.
4- Fakat bütün bu haramlıklar, sadece süt çocuğun kendisiyle sınırlıdır. Süt çocuğun kendi öz kardeşleri için böyle bir sınırlama söz konusu değildir. Süt çocuğun kendi öz kardeşlerinin, bu kişilerle evlenmelerinde bir engel yoktur. Yani annenizin süt kızı, sizlerle (kardeşlerinizle) sütkardeştir; sizlerle ebediyen evlenemez. Fakat bu kızın diğer kardeşleri ile sizin aranızda herhangi bir kardeşlik bağı yoktur. Dolayısıyla bu kızın diğer kardeşleriyle sizin kardeşlerinizden herhangi birisinin evlenmesinde bir sakınca yoktur. Nitekim soy itibariyle de böyledir.
5- Sütannesinin eşi, sütü emen çocuğun sütbabasıdır. Öz babası gibidir. Bir kız çocuğunun, sütbabasıyla veya sütbabasının diğer hanımlardan çocuklarıyla da evlenmesi ebediyen haramdır. Çünkü sütbabanın, diğer hanımlardan olan çocukları da kendisiyle sütkardeştir.
***
Seydi Şahin:
*“İktisad Risâlesinde Yahudi milleti hırs, hile ve riba ile ancak geçinebilecek kadar kazanır deniyor. Bildiğimiz Yahudiler ise gayet zengin kişiler. Üstad Hazretleri neyi kast etmiş?”
Yahudiler Tevrat’a sadakatlerini kaybettiklerinden beri tarih boyunca çok çile çektiler, vatanlarından oldular, yüzlerce yıl bir karış vatan toprağına hasret yaşadılar, sair milletler nezdinde ezildiler, perişan oldular. Beş yüz yıl önce İspanya’dan ve Avrupa’nın her yerinden sürülen ve sınır dışı edilen Yahudiler, sadece Osmanlı tarafından kabul edildiler ve vatandaş sayıldılar. İkinci Dünya Harbi yıllarında Nazi Almanya’sında hunharca yakılan, öldürülen ve yok edilen Yahudileri daha insanlık hafızası unutmadı. Hitlerin üstün Alman ırkı oluşturma hayallerine yüz binlerce Yahudi kurban gitti. Yahudiler son yüzyıla kadar bırakınız ekonomik geriliği, sosyal hayatın her ayrıntısında da perişan bir hayat yaşadılar, horlandılar ve dışlandılar. Fakat son yüz yıl içerisinde dünya Yahudilerini bir araya toplamayı amaçlayan Siyonizm felsefesi dünyaca bir takım güç merkezlerini de arkasına alarak 1948’de devletleşme fırsatı buldu.
İktisad Risâlesinde de beyan edildiği gibi, Yahudi milleti hırs, hile ve ribâ (faiz) milletidir. Onların dünya sermayelerinin temelinde bu üç unsur yatar. Genellikle gayr-i meşrû kazançları meşrû sayarlar. Bununla berâber, “ancak yaşayacak kadar rızıklarını bulurlar.”3 Buradaki “yaşayacak kadar”dan maksat sadece dünya hayatı itibariyledir. Yahudiler âhiret hayatını düşünmediklerinden, dünyevî olarak ne kadar zengin de olsalar, âhiret açısından fakir hükmündedirler. Oysa âhireti bilen ve inanan sahranişînler (bedevîler) için dünyevî kanaatkârlık, âhirette ebedî zenginlik hükmündedir. Bu açıdan âhireti bilen ve inanan, az da olsa kanaatla yetinir; dünyanın en zengininden daha zengin yaşar. Âhireti bilmeyen ise her türlü gayr-i meşru kazancı meşru sayar; hiçbir şeyle yetinmez, hiçbir şeyle gözü doymaz, hiçbir zaman ihtiyacı bitmez, hep ihtiyaç içinde sefil yaşar.
Dipnotlar: 1- Nisâ Sûresi, 4/23; 2- Buhârî, 2553; Müslim, 1444; 3- Lem’alar, s. 149
26.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|