Üniversite-sanayi işbirliğinde “inovasyon” önem kazanıyor
Toplumların gelişimi ve refah seviyesinin yükselebilmesi için teknolojik imkânlardan etkin biçimde yararlanılması gerekmektedir. Çünkü dünyadaki teknolojik ve bilimsel gelişmeleri yakalayamayan, bilgi üretemeyen toplumlar, küresel arenada rekabet kabiliyetlerini kaybetmektedirler. Bununla birlikte bilgi-teknolojiyi üreten toplumlar, bilgilerin tamamının dolaşımına izin vermemekte, teknoloji ithal eden şirketler maddî açıdan ciddî sıkıntı yaşamaktadır. Bütün bu gelişmeler üniversite-sanayi işbirliğinin gerekliliğini göstermiş ve “Ulusal İnovasyon Sistemi” kavramını ortaya çıkarmıştır.
Üniversiteler bilim, bilgi ve teknoloji üretme misyonunu üstlenmiş durumdalar. Üniversitelerin bilgi ve teknoloji üretebilmesi için kaynağa ihtiyacı vardır. Gelişmekte olan ülkelerde devlet bu kaynağı sağlamakta sıkıntı yaşamaktadır. Üniversitelere bu kaynağı sanayi kuruluşları sağlarlar ve böylece sanayi kuruluşları dışarıdan yüksek bedelle bilgi (lisanslar, makineler, teknolojik ürünler) ithal etmek zorunda kalmazlar. Üniversitelerin ürettiği bilgi, sanayi kuruluşlarınca ekonomik ürüne dönüştürülmektedir. Böylece üniversite-sanayi işbirliği ile inovasyon süreci gerçekleşmektedir. Bugünkü şartlarda üniversiteler, sanayi kuruluşlarının bilgi ihtiyacını gidermeye çalışmakta, kuruluşların en çok ihtiyaç duyduğu analizleri yapmaktadırlar. İşbirliğini arttırarak, Ar-Ge çalışmalarının hızlandırılması ve lisans-bilgi ihtiyacında dışarıya bağımlılığın en aza indirgenerek, teknoloji ihraç eden bir ülke durumuna gelmemiz gerekmektedir.
Üniversiteler ile sanayi kuruluşları arasındaki önemli tartışmalardan biri nitelikli eleman yetiştirilmesi ile ilgilidir. Yükseköğretim kurumları, uygulamalı eğitimler çok pahalı (büyük kaynaklar gerektiğinden) olduğundan yeterince uygulamalı eğitim verememekte; sanayi kuruluşları da mezunların istenilen kriterlere uymadığından yakınmaktadırlar. Üniversite-sanayi işbirliğini gerçekleştiren ABD, Japonya, Almanya gibi ülkelerde bu sorunları hızla ortadan kalkmaya başladığını görüyoruz. Ülkemizde üniversite-sanayi işbirliğine yönelik çalışmalar, 1985 yılında İTÜ (İstanbul Ticaret Üniversitesi) ve İstanbul Sanayi ve Ticaret Odası’nın ‘‘teknopark’’ uygulamasıyla başlamıştır. Devlet Planlama Teşkilâtı, Avrupa ve Amerika’daki örnekleri inceleyip İTÜ, ODTÜ, Ege ve Anadolu Üniversitesi ile TÜBİTAK MAM teknoparklarının kurulmasına karar vermiştir. Bununla birlikte günümüzde üniversiteler ve sanayi kuruluşları işbirliğini arttırmak için çalışmalarını hızlandırmış, uygulama sürecine geçilmiştir. Öğrencilerin, uygulamalı eğitimlerden yararlanması; hem eğitim kalitesinin artması, hem de sanayi kuruluşlarının ihtiyaçlarına cevap verecek kalifiye eleman yetişmesi bakımından dikkat çekicidir.
ÜNİVERSİTE - SANAYİ
İŞBİRLİĞİ TEKNOPARKLARLA
YÜKSELİŞE GEÇECEK
Teknoparklar, Teknoloji Geliştirme Bölgesinde (4691 numaralı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu) yer alır. Teknoloji Geliştirme Bölgesi: Yüksek/ileri teknoloji kullanan ya da yeni teknolojilere yönelik firmaların, belirli bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü ya da AR-GE merkez veya enstitüsünün imkânlarından yararlanarak teknoloji veya yazılım ürettikleri/geliştirdikleri, teknolojik bir buluşu ticarî bir ürün, yöntem veya hizmet haline dönüştürmek için faaliyet gösterdikleri ve bu yolla bölgenin kalkınmasına katkıda bulundukları, aynı üniversite, yüksek teknoloji enstitüsü ya da AR-GE merkez veya enstitüsü alanı içinde veya yakınında; akademik, ekonomik ve sosyal yapının bütünleştiği siteyi veya bu özelliklere sahip teknoparkı ifade eder.
4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununa göre, Teknoloji Geliştirme Bölgelerinin amacı: Üniversiteler, araştırma kurum ve kuruluşları ile üretim sektörlerinin işbirliği sağlanarak, ülke sanayiinin uluslar arası rekabet edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması maksadıyla teknolojik bilgi üretmek, üründe ve üretim yöntemlerinde yenilik geliştirmek, ürün kalitesini veya standardını yükseltmek, verimliliği arttırmak, üretim maliyetlerini düşürmek, teknolojik bilgiyi ticarileştirmek, teknoloji yoğun üretim ve girişimciliği desteklemek, küçük ve orta ölçekli işletmelerin yeni ve ileri teknolojilere uyumunu sağlamak, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun kararları da dikkate alınarak teknoloji yoğun alanlarda yatırım imkânları yaratmak, araştırmacı ve vasıflı kişilere iş imkânı sağlamak, teknoloji transferine yardımcı olmak ve yüksek/ileri teknoloji sağlayacak yabancı sermayenin ülkeye girişini hızlandıracak teknolojik alt yapıyı sağlamaktır.
Üniversite - sanayi işbirliğinin istenen düzeye ulaşabilmesi için; Uluslar arası kalite standartlarının yakalanması, bilim ve teknolojide yetkin hale gelinmesi, inovasyon becerisinin kazanılması, karşılıklı güven sağlanması ve eldeki kaynakların en etkin biçimde kullanılması gerekmektedir. Mutlu bir hafta geçirmenizi diliyorum, sevgiyle kalın…
|
MUSTAFA OĞUZ
29.04.2008
|
|
Spor, eğitim süreçlerinin vazgeçilmez unsurudur
Eğitimin amacı, bireysel ve fiziksel gelişimini sağlamaktır. O halde çocuklara sadece bilgi aktarmak, onların sağlıklı bireyler olarak gelişmeleri için yeterli değildir. Çocukların gelişiminin beden/spor eğitimleriyle desteklenmesi gerekmektedir.
SPOR EĞİTİMİ ÇOCUĞUN GELİŞİMİNİ
Çocuklar, çevrelerinden kabul görmek için çok yoğun çaba harcarlar. Okuldaki sportif faaliyetlerin, çocukların davranış biçimlerinin ve kimliklerinin belirlemesinde çok büyük etkiye sahip olduğunu unutmamalıyız. Beden eğitimi, çocukların birbiriyle olan iletişimini güçlendirir ve arkadaşlık bağlarının kurulmasını sağlar. Bu faaliyetler, öğrenciler arasında paylaşma, takım olarak hareket etme, empati kurma ve ortak karar alma yeteneklerini geliştirir. Çocuklar, elde edilen başarılarda kendilerinin de paylarının olduğunu görerek, sevince ortak olurlar. Sosyal faaliyetlerde daha fazla yer alır, düşüncelerini daha iyi ifade edebilirler. Kötü alışkanlıklardan uzak durur ve diğer arkadaşlarını da bu konuda bilinçlendirirler. Spor eğitimi bireyin, eldeki verileri çok iyi değerlendirerek hızlı karar alma yeteneğini de geliştirir. Toplumsal kurallara riayet etme, yardımlaşma, pratik olma ve anlayışlı olma gibi pek çok özelliklerinde olumlu ilerlemeler gözlenir. Çocukların hangi spor dalında daha başarılı olabileceğinin tesbiti okul öncesi dönemde ve 8 yaşına kadar yapılacak testler ile anlaşılabilmektedir.
ÖĞRENCİLERİN VE AİLELERİN ‘SPOR
LİSELERİ’NDEN HABERİ YOKDESTEKLEMEKTEDİR
Spor liselerine ilköğretimi o yıl bitiren öğrenciler arasından yetenek sınavı ile öğrenci alınmaktadır. Aileler, merkezi sınavla öğrenci alan okullara yöneldikleri için, bu okulları tanımıyorlar. Spor liseleri, beden eğitimi ve sporla ilgili yüksek öğretim kurumlarının bulunduğu, spor lisesi programlarının uygulanabileceği kapalı spor salonu, futbol sahası ve benzeri spor alanları ile yeterli spor araç-gereci bulunan, fizikî alt yapısı uygun olan yerlerde açılır. Bu okullar, ilköğretim üzerine en az 3 yıl öğrenim süreli yatılı, gündüzlü ve karma eğitim yapan liselerdir. Spor liselerinin amacı öğrencilerin; Beden eğitimi ve spor alanında temel bilgi ve becerileri kazanmaları için ilgi ve yetenekleri doğrultusunda eğitim-öğretim görmelerini ve başarılı sporcular olarak yetiştirilmelerini, alanı ile ilgili dünyadaki gelişmeleri dikkate alarak Türk sporunu geliştirecek ve temsil edebilecek gençler olarak yetişmelerini sağlamaktır. Öğrencilerin; İş birliği içinde çalışma ve dayanışma alışkanlığı kazanarak takım ruhu ile hareket etmelerini, spor disiplini ve centilmenliğini özümsemiş, örnek bireyler olarak yetişmelerini, beden eğitimi ve sporla ilgili yüksek öğretim programlarına hazırlanmalarını, spor alanında araştırmaya yönelmelerini; bu alanda yetenekleri doğrultusunda uygulama yapabilecek kişiler olarak yetişmelerini sağlamaktır.
ENGELLİ ÇOCUKLARIMIZIN
SPOR EĞİTİMİNİ ÖNEMSEMELİYİZ
Beden Eğitimi dersiyle, bireylerin motor becerilerinin gelişimi yanında sosyal yeterliliklerinin ve olumlu benlik gelişimlerinin sağlanması amaç edinilmiştir. Bu ders engelli bireylerin faaliyetlere katılarak hareket etmekten zevk almalarına, eğlenme ve başarma ihtiyaçlarının karşılanmasına imkân sağlamaktadır. Zihinsel öğrenme yetersizliği olan çocuklar beden gelişimleri yönünden diğer çocuklardan fazla bir farklılık göstermezken motor becerileri yönünden belirgin bir farklılık gösterirler. Bunun sebebi engelleri, fizyolojik yapıları ile çevrelerinde gerekli hareket ve egzersiz ortamı yakalayamamış olmalarıdır. Bu sebeple okullardaki Beden Eğitimi dersi zihinsel öğrenme yetersizliği olan öğrenciler için daha önemlidir.
Beden Eğitimi dersine başlamadan önce öğrencilerin aileleri ile iletişim kurulmalı, öğrenciler genel bir sağlık kontrolünden geçirilerek spor yapmalarının sakıncalı olup olmadığı belirlenmelidir. Sağlık kontrolünde, fiziksel aktivite ve egzersiz yönünden dikkat çeken hususlar tesbit edildikten sonra bir fizyoterapistle iş birliğine gidilerek nasıl bir çalışma yapılacağı planlanmalıdır. Beden eğitimi dersiyle öğrenci; İyi duruş alışkanlığını kazanır. Sporla ilgili temel bilgi, beceri, tavır ve alışkanlıklar, iş birliği içinde çalışma, birlikte davranma alışkanlığı kazanır. Sosyal gelişimini sağlayan tavır ve alışkanlıklar kazanarak, vücut sistemlerini güçlendirir ve geliştirir. Sinir, kas ve eklem koordinasyonunu geliştirir. Sporun sağlığa yararlarını kavrayarak boş zamanlarını sportif faaliyetler ile değerlendirmeye istekli olur (http://orgm.meb.gov.tr).
Spor, gerçekten çok etkili ve çekici bir eğitim unsurudur. Spor eğitimi alan bireylerin çalışma hayatlarında da sorumluluk alma, uyum sağlama ve lider olma özelliklerinin daha gelişmiş olduğunu unutmamalıyız. Eğitim sayfasıyla ilgili istek, teklif ve düşüncelerinizi eğitim editörünün [email protected] adresinden bize ulaştırabilirsiniz. Şimdiden kolay gelsin!
|
29.04.2008
|
|
2. Yetişkin Eğitimi Sempozyumu İstanbul’da
Dünya çapında bir yetişkin eğitimi projesi olarak gösterilen İSMEK, küreselleşme, yerelleşme ve yetişkin eğitimi kavramlarına dikkat çekmek amacıyla ilkini geçen yıl gerçekleştirdiği “Yetişkin Eğitimi Sempozyumu”nun ikincisini düzenliyor. Sempozyumda çeşitli üniversitelerden akademisyenler, yurtdışından temsilciler ve ilgili kurum temsilcileri “Küreselleşme ve Yerelleşme Çerçevesinde Yetişkin Eğitimi” konulu tebliğler sunacak. 10 Mayıs 2008’de Cemal Reşit Rey Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecek olan 2. Yetişkin Eğitimi Sempozyumu, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Muammer Erol’un açılış konuşmasıyla başlayacak. Program, İBB Başkanı Kadir Topbaş ve TC. Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in protokol konuşmalarıyla devam edecek. İSMEK tanıtım filminin ardından Sharon Merriam “Küreselleşme Çerçevesinde Eğitimin Yerelleşmesi” konulu açılış bildirisini sunacak. Sempozyumdaki panel başlıkları ise şöyle; Türkiye’de Yetişkin Eğitimi, 21. Yüzyılda Yerel Yönetimler ve Yetişkin Eğitimi, Kalkınma ve Yetişkin Eğitimi, Yerel Yönetimler ve Yetişkin Eğitimi, Bir Yetişkin Eğitimi Modeli Olarak İSMEK Uygulaması, Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Bazı Yetişkin Eğitimi Uygulamaları. Programda oturum başkanları, bilim kurulu üyeleri ve ilgililerin katılımıyla sempozyum değerlendirmeleri yapılacak ve sempozyum sona erecek. Ayrıntılı bilgiyi (http://ismek.ibb.gov.tr) adresinde bulabilirsiniz.
|
29.04.2008
|
|
Kadir Has Üniversitesi’nden 6. Bilişim Teknolojileri Şenliği
Kadir Has Üniversitesi, teknolojinin kullanımını yaygınlaştırmak ve yeni teknolojileri gençlerimize tanıtmak amacıyla her yıl gerçekleştirdiği Bilişim Teknolojileri Şenliği’nin altıncısını 6-7 Mayıs 2008 tarihlerinde Cibali Kadir Has Kampusu’nda düzenliyor. Bilgisayar oyunları, oyun turnuvaları, sertifikalı ücretsiz eğitim seminerleri, söyleşi ve konser faaliyetlerinin yanı sıra son teknoloji ürünlerinin de sergileneceği, teknoloji firmalarının stantlarını içeren Şenlik, Bilişim Teknolojilerinin yaygınlaşmasına destek vermek amacıyla 2003 yılından bu yana düzenleniyor. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da şenliğin konukları arasında yazar ve san'atçılar da yer alacaklar ve duygularını katılımcılarla paylaşacaklar. 11.00-19.00 saatleri arasında açık olacak ve iki gün sürecek olan Şenlikte sertifikalı-ücretsiz eğitim seminerleri düzenlenmektedir. Şenliğe ve eğitim seminerlerine katılım herkese açık ve ücretsiz. Ayrıntılı bilgi ve kayıt için (http://bts.khas.edu.tr) adresine bakabilirsiniz.
|
29.04.2008
|
|
Üniversitelerde Türkçe Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar Sempozyumu
Üniversitelerde Türkçe Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar Sempozyumu 9 Mayıs 2008 tarihinde Sabancı Üniversitesi’nde yapılacak. Sabancı Üniversitesi Diller Okulu, üniversitelerimizdeki Türkçe öğretiminin sorunlarını dil eğitimi-öğretimi konusunda üretilen kuramsal birikim ışığında tartışmak için sizleri Üniversitelerde Türkçe Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar Sempozyumu’na davet ediyor. Sempozyumun kapsamı şöyle: Türkiye’deki mevcut eğitim ve kültür politikaları üniversitelerdeki Türkçe eğitimi ile nasıl bir etkileşim içindedir? Üniversitede verilen “zorunlu” Türkçe dersi, öğrenci açısından ne gibi farkındalıklar oluşturmayı hedeflemektedir/hedeflemelidir? Bu hedef, ne tür “farklı yaklaşımlar”ı gerektirir? Üniversitelerde Türkçe öğretiminin temel eksikleri nelerdir ve bu eksikleri ortadan kaldırmak için neler önerilebilir? Özellikle, yabancı dille eğitim yapılan üniversitelerde, yabancı dil eğitimini besleyen ve yabancı dil eğitiminden beslenen bir Türkçe öğretim plânı oluşturatılabilir mi/oluşturulmalı mı? “Öğrenci merkezli” bir Türkçe öğretim sistemi nasıl kurulabilir? Lise eğitimindeki hangi sorunlar üniversitelerdeki Türkçe eğitiminde farklı yaklaşımları gerektirmektedir? Bu doğrultuda, üniversiteler arasında olduğu kadar liseler ve üniversiteler arasında da, Türkçe dersleri açısından bir ortak çalışma, fikir alış verişi nasıl sağlanabilir? Sempozyuma dinleyici olarak katılmak için (http://sl.sabanciuniv.edu/yeniyaklasimlar/index.html) internet sitesindeki kayıt formunu doldurmak gerekiyor.
|
29.04.2008
|
|
Mutluluğu kendimizde bulmak zor, başka bir yerde ise imkânsızdır...
Mutluluk, meşru dairede keyfetmektir (Bediüzzaman). Dünyadaki insanların en mutlusu en az bencil olanıdır. Korkunç bir hastalığı yok etmeye çalışan bilim adamı, bilgisizlikle savaşan öğretmen, kendisini barışa çağıran devlet adamı, hak ve adalet için savaşım veren hukukçu, çocuklarına ahlâk değerlerini öğreten anne baba... Yalnızca büyük bir dâvâ uğruna kendi dar çerçevesinin dışında yaşayan bir kişi, derin bir mutluluğa kavuşur (Frederick Mayer). Doğduğun zamanlar sen ağlarken, herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir ömür geçir ki; herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse (Kızılderili Atasözü). İnsanın hırsı ve açgözlülüğü mutlu olamamasının tek sebebidir (Fenelon). İnsanların mutlulukları ya da mutsuzlukları, talihin olduğu kadar kendi karakterlerinin de eseridir (La Rochefoucauld). Dünyada herkes mutlu olmak ister. Fakat sizi mutlu eden şey ne olduğunuz ve ne yaptığınız değil, sizin görüş ve duyuşunuzdur (Dale Carnegie). Ruhumuzun en mutlu olduğu an, en neşeli olduğumuz zaman değildir. Tersine büyük neşeler genel olarak donuk ve ciddidir, kahkahalı neşeler ise ufak ve geçicidir (Descartes). İnsanlar görevlerini yapmanın kendilerini mutlu edeceğini, mutlu olmanın da bir görev olacağını öğrenselerdi, daha iyi bir dünyada yaşarlardı. Bir insanın mutlu olması başkalarının da mutlu olmasını kolaylaştırır (John Labback). Her günkü küçük avantajlarla karşılaştırıldığında, büyük şanslar insan mutluluğunu nadiren sağlayabilmiştir (Franklin).
|
29.04.2008
|
|
Sabır
Bambu ağacını yetiştirmek, çocuk yetiştirmede olumlu ısrar için güzel bir örnektir. Çinliler bu ağacı şöyle yetiştirir: Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir. Birinci yıl tohumda hiçbir değişiklik olmaz. Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez. Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir. Fakat inatçı tohum bu yıllarda da filiz vermez. Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler. Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede boyu yaklaşık 27 metreye ulaşır. Akla gelen ilk soru şudur: ‘‘Çin bambu ağacının boyu 27 metreye, altı haftada mı yoksa beş yılda mı ulaşmıştır?’’ Bu sorunun cevabı tabiî ki beş yıldır. Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden söz edebilir miydik? Başarmak istiyorsanız; inanın, çalışın, sabredin ve daima ilerleyin!
|
29.04.2008
|