İstibdat, cehalet cihetiyle şimdi hükümfermâdır
Ey paşalar, zabitler! Cinayetlerime ceza ve şimdi suallerime de cevap isterim. İslâmiyet ise, insaniyet-i kübra ve şeriat ise, medeniyet-i fuzla (en faziletli medeniyet) olduğundan, alem-i İslâmiyet, medîne-i fazıla-i Eflatuniye olmaya sezadır.
Birinci Sual:HAŞİYE Gazetelerin aldatmalarıyla meşrû bilerek buradaki görenek ve adete binaen cereyan-ı umûmîye kapılan safdillerin cezası nedir?
İkinci Sual: Bir insan yılan sûretine girse, yahut bir velî haydut kıyafetine girse, veyahut meşrûtiyet, istibdat şekline girse, ona taarruz edenlerin cezası nedir? Belki, hakîkaten onlar yılandırlar, haydutturlar ve istibdattırlar.
Üçüncü Sual: Acaba, müstebit, yalnız bir şahıs mı olur? Müteaddit şahıslar müstebit olmaz mı? Bence, kuvvet kanunda olmalı; yoksa, istibdat münkasım olmuş olur ve komitecilikle tam şiddetlenir.
Dördüncü Sual: Bir masumu îdam etmek mi, yoksa on caniyi affetmek mi daha zarardır?
Beşinci Sual: Maddî tazyikler, ehl-i meslek ve fikre galebe etmediği gibi, daha ziyade nifak ve tefrika vermez mi?
Altıncı Sual: Bir maden-i hayat-ı içtimaiyemiz olan ittihad-ı millet; ref-i imtiyazdan başka ne ile olur?
Yedinci Sual: Müsavatı ihlal ve yalnız bazılara tahsis ve haklarında kanunu tamamıyla tatbik etmek, zahiren adalet iken, bir cihette acaba müsavatsızlıkla zulüm ve garaz olmaz mı? Hem de tebrie ve tahliye ile masumiyetleri tebeyyün eden ekser mahpusînin belki yüzde sekseni masum iken, acaba ekseriyet nokta-i nazarında bu hal hükümferma olsa, garaz ve fikr-i intikam olmaz mı? Dîvan-ı Harbe diyeceğim yok; ihbar edenler düşünsünler!
Sekizinci Sual: Bir fırka kendisine bir imtiyaz taksa, herkesin en hassas nokta-i asabiyesine daima dokundura dokundura zorla herkesi meşrûtiyete muhalif gibi gösterse ve herkes de onların kendilerine taktığı ism-i meşrûtiyet altında olan muannid istibdada ilişmiş ise, acaba kabahat kimdedir?
Dokuzuncu Sual: Acaba, bahçıvan bir bahçenin kapısını açsa, herkese ibahe etse, sonra da zayiat vukù bulsa; kabahat kimdedir?
Onuncu Sual: Fikir ve söz hürriyeti verilse, sonra da muaheze olunsa; acaba, bîçare milleti ateşe atmak için bir plan olmaz mı? Böyle olmasa idi, başka bahaneyle mevki-i tatbike konulacağı hayale gelmez mi idi?
On Birinci Sual: Herkes meşrûtiyete yemin ediyor. Halbuki, ya müsemma-i meşrutiyete kendi muhalif veya muhalefet ederılere karşı sükût etse, acaba kefaret-i yemin vermek lazım gelmez mi? Ve millet yalancı olmaz mı? Ve masum olan efkar-ı umûmiye; yalancı, bunak ve gayr-i mümeyyiz addolunmaz mı?
Elhâsıl: Şedid bir istibdat ve tahakküm, cehalet cihetiyle şimdi hükümfermadır; güya istibdat ve hafiyelik tenasüh etmiş. Ve maksat da Sultan Abdülhamid’den istirdad-ı hürriyet değilmiş, belki hafif ve az istibdadı şiddetli ve kesretli yapmakmış!
Yarım Sual: Nazik ve zayıf bir vücut ki, sivrisineklerin ve arıların ısırmasına tahammül edemediği için, gayet telaş ve zahmetle onları def’e çalışırken, biri çıksa dese ki: “Maksadı sivrisinekleri, arıları defetmek değil, belki büyük arslanı ikaz edip kendine musallat etmek ister.” Acaba, böyle demekle hangi ahmağı kandıracaktır?
Haşiye: Bu suâller kırk-elli masum mahpusun tahliyesine sebep oldu.
Tarihçe-i Hayat, s. 65-66
istibdat: Baskı, diktatörlük.
tahakküm: Hükmetme, zorbalık etme.
hükümferma: Hüküm süren.
istirdad-ı hürriyet: Hürriyeti geri isteme.
insaniyet-i kübra: En büyük insaniyet.
medîne-i fazıla-i Eflatuniye: Eflâtun’un felsefesinde târif ettiği, ancak hayalde mümkün olabilen fazîlet şehri.
münkasım: Kısımlara ayrılmış.
maden-i hayat-ı içtimaiye: Sosyal hayatın kaynağı.
ref-i imtiyaz: Ayrıcalığı, imtiyazı kaldırma.
|