Amerikalılar Rus askerî geçit törenlerini kastederek: “Çakar almaz, demode silâhlarla gösteri yapıyorlar” diyerekten Rusları ve silâh teknolojilerini aşağıladılar. Bu neyin göstergesi? Bu sözler ancak SSCB’nin son Başkanı Gorbaçov’un analizi ışığında anlaşılabilir. Gorbaçov, ABD’nin küresel çapta yeni bir soğuk savaş başlatmasından endişe ediyor. Amerikalılar güç kaybettikçe daha da hazımsız ve tehlikeli olabilirler. Son sıralarda İran’la yaşadıkları tırmandırma ve gerilim politikası da bunun habercisi olmalı. Zira Irak’ta başarılı olsalar da İran’a çullanacaklardı, olmasalar da. Başarısız olmaları halinde de bunun faturasını yine ona keseceklerdi. Durum bu minvalde ilerliyor. ABD onuru kırılmış bir arslana benziyor.
İngiltere’de yayımlanan Daily Telegraph gazetesine bir röportaj veren son devlet başkanı Gorbaçov, ABD’nin Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne füze kalkanı yerleştirmesinin, “İran gibi haydut devletlerden gelen tehditlere yönelik olduğu” açıklamasını kabul etmenin mümkün olmadığını belirterek, aksine geleneksel olarak Rusya’nın nüfuzundaki bu etki bölgesindeki Amerikan askerî varlığının, yeniden doğan Rusya’yı durdurmaya yönelik olduğunu savunuyor. Gorbaçov, ABD’nin Rusya ya da Çin ile bir savaş hali durumunda konvansiyonel kuvvetlerini güçlendirmeye dönük bir savunma ve askerî bütçe kabul ettiğini gördüklerini de belirterek, “Bazen ABD’nin bütün dünyaya savaş açacağı hissine sahip oluyorum. (Avrupa’nın doğusuna) füze kalkanı sistemi yerleştirmek, silâhlanma yarışında bir üst aşamaya geçmektir. Bu çok tehlikeli bir oyundur” ifadesini kullanıyor. Amerikalıların soğuk savaştan sonra NATO’nun Almanya’nın sınırlarını geçmeyeceğine söz verdiğini hatırlatan Gorbaçov, “ama şimdi Orta ve Doğu Avrupa’nın yarısı bu ittifaka dahildir, Amerikalıların verdiği sözler nerede kaldı? Bu, onlara güvenilmeyeceğini kanıtlıyor” dedi ve arkasından bam teline vurdu: “Amerikan hükümetinin siyasetini askerler ve sanayiciler belirliyor...” Sihirli kelime: Askerî sınaî kompleks. Şimdi Amerikan iradesi bu canavarın ipoteğine girmiş bulunuyor. Sabık Amerikan başkanlarından bazıları da bu tehlikeye dikkat çekmişti. Kimi zaman buna Amerikan askerî ve sınaî kompleksi deniliyor, kimi zamanda petrol ve silah lobisi. İsim farklı olsa da müsemma birdir.
***
Gorbaçov’un tam zıddına Kissinger ise Soğuk Savaş’ın akabinde Rusya ile ABD’nin stratejik ortaklığa yaklaştıklarını, ramak kaldığını ve bazı pürüzler kalsa da bunun mümkün ve muhtemel olduğunu söylemiştir. Bu pürüzler tam da Gorbaçov’un kastettiği esaslı pürüzlerdir. Kissinger tam tersine, iki ülke arasında stratejik ortaklık için ufkun sonuna kadar açık olduğu görüşünde. Halbuki karşı cephede yer alan Gorbaçov tam aksine ABD’nin NATO’yu genişletmesi çerçevesinde Rusya’nın altını oyduğunu düşünüyor. Bu bize bir zamanlar İhsan Sabri Çağlayangil’in sözlerini hatırlatıyor: “12 Mart’a doğru CIA bizim altımızı oymuş da haberimiz yokmuş...”
Gorbaçov, Ukrayna’nın NATO’ya sokulması çabalarını bu bağlamda değerlendiriyor ve bu girişimi stratejik oyun olarak tanımlıyor. Brzezinski’nin ifadesiyle satranç hamlesi. Gorbaçov gibi devlet adamı ve stratejist olan Zbigniew Brzezinski: ‘Ukrayna’nın olabildiğince Rusya’dan koparılması’ tezini savunuyordu. İşte bu sözler ve tezler Gorbaçov’un karşı hamleye itmiş o da bunun tehlikeli bir oyun olduğunu ifade etmişti. O da Jirinovski’nin hilafına akil adam pozisyonunda, Amerikalıları hadlerini bilmeye ve ayaklarını denk almaya davet ediyor. Stratejistlerin bu karşılıklı hamleleri sadece Brzezinski ile Gorbaçov arasında değil aynı zamanda Gulag Takımadaları romanıyla ünlenen ve Nobel alan ve 20 yılını ABD’de geçiren Soljenitsin ile Bush’u da karşı karşıya getirdi. Onlarda stratejik meseleler üzerine kapıştılar. O da Gorbaçov gibi Bush’u tehlikeli oyunlar kurmakla suçluyor. Özellikle de Ukrayna’yı Rusya’dan koparma hamlesine karşı dikkat çekti. Soljenitsin Bush’un Ukrayna tarihi üzerinde bir nevi ‘ looney fable’ kaçık hikâyesinin içine düştüğünü söyledi. Sadece Ukrayna üzerinde değil Bush Irak ve Afganistan maceralarında da bir nevi kaçık hikâyesine düşmüş olmadı mı? Soljenitsin sözlerine, Batılıların genelde kaçık hikâyelerini tasdike meyyal olduklarını da ilave ediyor.
***
Stratejistler gerçekten de bu şekilde birbirlerine düşmüş bulunuyor. Bir zamanlar İstanbul depremi üzerine depremciler de bizde amansız ve molası olmayan bir kavganın içine düşmüşlerdi. Stratejistlerin kavgası bağlamında, Londra’da ikamet eden Filistin asıllı yazar Azzam Temimi ile Ahmet Davudoğlu’nun tezlerinin de bir şekilde ters düştüğünü yazmıştım. Davudoğlu güç kullanmadan komşu ülkelerle sıfır nokta pürüzlü ilişkiler geliştirebileceğimizi tasavvur ediyor. Temimi ise bunun gayri kabil ve hayal ürünü olduğunu söylüyor. Bakalım, tarih hangisini haklı çıkaracak ve tasdik edecek? Stratejist öngörülerde bulunmak da kolay değil; işkembe-i kübradan atmaya gelmiyor.
08.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|