Kamuoyu, “Yargıtay başkanlar bildirisi,” “kapatma dâvâsı” ve sonrasındaki siyasî senaryolarla meşgul edildi. Bu gürültüde ekonominin kriz hali ve Türkiye’nin Güneydoğu meselesi âdeta unutturuldu.
Sınırötesi hava ve kara harekâtından sonra “karakol baskını” ve çatışmalarda onlarca şehid verilmesi bile, iç siyasetin hayhuyu ortasında kayboldu.
İngiltere Kraliçesi’nin üzümlü elbise giydiği ve çilekçi eldiven taktığı, Bayan Gül’ün ne tür bir kostümle kendisini karşıladığı ve önünde reverans yapıp yapmadığı, Cumhurbaşkanı Gül’ün smokin giyip “şövalye nişanı” takması ve “kraliçe şerefine” erken kadeh kaldırması benzeri magazinle meşgul olan mâlum medya da “Güneydoğu meselesi” ve terörle mücadele geri plâna itildi.
“Barzani’nin artık uslu çocuk olup mızıkçılık çıkarmadığı,” Kuzey Irak’ta sanki terörün tasfiye edildiği, Türkiye’nin arabuluculuğunda İsrail ve Suriye’nin barış masasına oturduğu haberleriyle bir “tozpembe gündem” ihdas edildi…
Oysa ABD’nin Irak’taki işgali ve katliâmı, İsrail’in Filistin’deki soykırımı sürüyor. Kuzey Irak’taki “kukla devlet” emr-i vakisi dayatılıyor; terör örgütü darbe de alsa Irak’ın kuzeyinde ve bölgede hâlâ duruyor, elebaşları serbestçe geziyor, bölgede terör olayları devam ediyor.
* * *
Başbakan Erdoğan’ın Güneydoğu ziyareti ve “GAP Eylem Plânı” gündemi yeniden Güneydoğu’ya kaydırdı.
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Türkiye’nin en büyük ve dünyanın sayılı projelerinden. 28 Şubat sürecinin siyasî aktörleri Anasol-D ve Anasol-M hükûmetleri döneminde tavsadı. Son beş yıldır AKP iktidarında “kaynak bulunmaması” nedeniyle bir tek çivi çakılmadı. Bu bakımdan Başbakan’ın GAP yatırımları için yapacağı açıklamalar oldukça önemli.
Bölgedeki sanayici ve işadamları, yıllardır bir türlü bitirilemeyen projenin öncelikle tamamlanmasının gereği üzerinde durmaktalar. GAP’tan elde edilen ürünlerin, bölge yeraltı kaynaklarının ve öne çıkan sektörlerin dünya ile rekabet edebilmesi için teşvik sisteminin gereğine, ihracat desteğinin ve yaşanan kuraklıkla ilgili yardımların önemine dikkat çekmekteler.
GAP’ın bölgeyi iktisadî bakımında ayağa kaldıracak, ticaret, tarım ve sanayi merkezi olmasını sağlayacak bir entegre proje olduğunu hatırlatmakta; “GAP Eylem Plânı”nın bunu hedeflemesini belirtmekteler. Zira tamamlandığında bölgenin gelir seviyesi beş kat artacak, tarımsal üretim tavan yapacak, bütün unsurları faaliyete geçtiğinde dört milyon vatandaşa yeni istihdam kapısı açacak…
Bütün bunlar GAP’ın maddî yönü. Ancak GAP’ın sosyal alanda netice vermesi ve fitne ve terörün kaynağının kurutulması için Ankara’nın özellikle bölge politikalarının eksenini doğru bir zemine oturtması; yatırımların, proje ve programın sosyal ve kültürel açıdan da bir bütünlük içerisinde değerlendirilmesi gerekmekte.
Aksi halde, Başbakan’ın Diyarbakır’daki açıklamaları ve vereceği vaadler, kısa bir süre için bir “iyimserlik” havasını vermekle kalacak, sürekli ve sonuç alıcı bir moral ve motivasyonu teminde yetersiz kalacak. Şimdiye kadar defalarca açıklanan “Güneydoğu paketleri”nde olduğu gibi…
* * *
Hükûmetin hazırladığı “GAP Eylem Paketi”nin ne derece yeterli olduğu ayrı bir konu. Ancak problemin ekonomik ayağı oturtulsa da, bunun muhakkak sosyal, kültürel ve bilhassa mânevî tedbirlere takviye edilmesi bir zarûrettir.
Terör belâsı, maddî tedbirlerle birlikte, mânevî bağlar üzerinde milletin birlik ve bütünlüğüyle ancak ortadan kaldırılır.
Birliği ve kardeşliği zedeleyen, husûmeti telkin eden zehrin panzehiri ise inanç ve din birliğidir. Ankara hiçbir komplekse girmeden, “laiklik elden gidiyor” türü şaşırtma ve saptırmalara kanmadan, bu hayatî birlik bağlarını güçlendirmeli.
Bundan bir asır önce Şark’taki aşiretlere meşrutiyet ve hürriyet derslerini veren, hayatı ve eserleriyle ülkenin birlik ve beraberliğine hizmet eden Bediüzzaman’ın, “Kürtlerin içtimaî hayatının Türklerin hayat ve saadetinden neş’et ettiğini” belirten beyânı, bu hususta temel referans olmalıdır.
Zira milletin mânevî birlik ve bütünlüğü, “Güneydoğu meselesi”nin çözümü, Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “bin seneden beri bir milyar şühedâyı hakikat-ı Kur’ân ve iman yolunda fedâ edip şehid veren ve bütün mefâhiri (iftiharı) İslâmiyetle tahakkuk eden, âlem-i İslâmın en büyük ordusu ve kahraman bir milleti olan Türk milleti” ile “onların cihad arkadaşı” Kürtlerin kardeşliği ile olur…
Kimse bunu gözden kaçırmamalı…
28.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|