Sonsuz maksat ve gayeler için bu kâinatı yaratan Cenâb-ı Hak, diğer varlıklar içinde insan nev'îni yaratıp, bu güzel dünyayı onlar için bir imtihan meydanı yapmıştır.
“Hanginizin ameli daha güzel olacak diye ölümü ve hayatı yaratan odur” (Mülk Sûresi: 2) gibi âyetlerle insanların yaratılış amacı ortaya konmuştur. İnsandan istenen, bu kâinatın Yaratıcısını tanımak ve ona iman ile ibâdet etmektir. İşte, yaratılışın bu maksadına uygun hayat sürenlerle, aksine hareket edenler için, ölüm ötesinde ebedî bir mükâfat ve mücâzat menzilleri hazırlandığı bütün semavî kitaplarda haber verilmiştir.
“İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, ‘Bu daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!’ diyecekler. Halbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara Sûresi: 25) “Rableri, onlara şu karşılığı verdi: ‘Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zâyi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de and olsun, günahlarını elbette örteceğim. Allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Mükâfatın en güzeli Allah katındadır.” (Âl-i İmran Sûresi: 195) “Mü’min olarak, erkek veya kadın, her kim salih ameller işlerse, işte onlar Cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğramazlar.” (Nisa Sûresi: 124) “Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, ebedî olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde çok güzel köşkler va’detti. Allah’ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu, büyük bir başarıdır.” (Tevbe Sûresi: 72)
Numune olarak iktibas ettiğimiz bu âyetler gibi yüzlerce Kur’ân âyetinin müjdelediği, bu dünya hayatının imtihanını başarı ile verenler için Allah’ın va’d ettiği mükâfat menzilleri cennetlerdir. Sekiz tabaka olan ve kendi içinde binler dereceleri barındıran cennetler, insanların amellerine göre farklılık arz edecektir. Allah, hâşâ va’dinden dönmez. Asla söz verdiği şeyden caymaz. Kudreti ise her şeye yeter. O'na bir baharı yaratmak, bir çiçeği yaratmak kadar kolaydır. Cennetin îcadı, bir bahar kadar rahattır. İnsanın fıtratı ise, ebedî bir âlemi ve daimî bir cenneti iktizâ eder. Zira, insanın bütün istidat ve kabiliyetleri, emel ve istekleri Cennete bakar ve onu ister. Elbette o kabiliyet ve arzuları ona veren, onları ziyan etmeyecektir.
Hazret-i Ebû Hureyre’den (ra) rivayet edilen bir hadis-i şerife göre: “Cenâb-ı Hak Cenneti yarattığı zaman, Hz. Cebrail’e (as) Cenneti gösterdi. Cennetin güzelliği karşısında ‘Ey Rabbim! Senin izzetine yemin ederim ki, senin kulların burayı görseydi, hepsi buraya gelmek için her türlü gayreti gösterirlerdi’ dedi. Sonra ona, Cennete giden yollar gösterildi. Nefsin hoşuna gitmeyecek şeylerle donatılmıştı. Hz. Cebrail (as) ‘Ey Rabbim! Buraya senin çok az kulun gelebilir’ dedi. Sonra Cehennem gösterildi. Hz. Cebrail (as) dehşete kapıldı. ‘Ey Rabbim! Senin kulların burasını görseydi, buraya gelmemek için her türlü gayreti gösterirlerdi’ dedi. Sonra Cehenneme götüren yollar gösterildi. Nefsin hoşuna gidecek her türlü câzip şeyler o yollara serilmişti. Hz. Cebrail (as) ‘Ey Rabbim! Senin kullarından pek azı buraya girmekten kurtulabilir’ dedi. Evet, Cennet tarifi mümkün olmayacak kadar güzelliklerle dolu bir mükâfat menzili iken, ona götüren yollardaki zahmet ve meşakkatlere tahammül etmeyenler kaybedecek. Cehenneme götüren yolların câzibesine kapılanlar da oraya düşmekten kendilerini kurtaramayacaklardır. Dünya ateşinden iki yüz defa daha şiddetli olduğu haber verilen Cehennem azabı hakkında yüzlerce Kur’ân âyeti vardır. Bunun hiç şakası yoktur. Cehennem bir masal ve efsâne değildir. Bilâkis gerçeğin tâ kendisidir. Örnek olarak Fâtır Sûresi 37. âyetin meâli: “Onlar cehennemde ‘Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki, dünyada iken işlemekte olduğumuz amellerden başka salih ameller işleyelim’ diye bağrışırlar. (Onlara şöyle denilir:) ‘Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alacağı kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Öyle ise, tadın azabı. Çünkü, zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.’”
Mesut Nurver’in Asya-Nur Kültür Merkezinde âyet ve hadislere dayanarak anlattığı bu hakikatler, katılımcıları Cennetle ümitlendirirken, Cehennemle de korkutmuştu. Zaten insan, ne Allah’ın rahmetinden ümit kesmeli, ne de azabından emin olmalı ki, dünya ve âhiret dengesini kaybetmesin.
28.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|