Allah’ın huzurunda… Celâl, izzet, ikram, azamet ve kibriya sahibi olan Allah’ın huzurunda olmak, anlayarak veya hissederek veya bilerek olmak…
Madde elbisesinden sıyrılmış, yalancı süslerden arınmış olarak pür neşe, sevinç ve hasretle Allah’ın huzurunda, huzuru İlâhîde olmak…
Korkunun, gamın, kederin, üzüntü ve acının olmadığı bir zaman ve zemin içinde Rabb- ü Rahim’imiz, Kerim-i Mutlak’ımızın huzurunda; rükû ve secde ile bel büküp baş koyarak olmak…
Etkinin, tepkinin, arz ve ricanın takdim ve izahının yapıldığı bir ortamda, yücelerin yücesi en yüce Sultan-ı Kâinatın, Hâlık’ın kapısında olmak…
Duyulan bütün sesler, görülen bütün karartılar, canlı her hareketle haberdar edilen her olayın önünde ve arkasında hissedilen, en yüce bir Cebbar-ı Hâkimin ilâhlığı noktasında yalnız başımıza yine O’na muhtaç olmak…
İrkilecek bir sesi duymadan, ölümü ölmeden önce anlatan, huzur ve huşu arkasındaki tatlı ve güzel kabri görür gibi olmak…
Yalınlığın, çıplaklığın ve kimsesizliğin zillete dönüşmesini engelleyen, ebed ve ebedî düşünceler arasında kayıp olmak…
Çığlık çığlık, feryad feryad, figan figan, ateşinin yakmasından evvel Cehennem karşısındaki Cennet’te olmak…
Celâl ve kibriyasıyla, ikram ve ihsanıyla bütün insanlığa rahmet olarak bahşedilen eminü’l emin Resul-ü Ekrem Aleyhisselâmın yanında ve ona komşu olmak…
Neyin nağmelerinden, rebabın inlemelerine bir kalbi hüşyar ile def vurdurarak derin, dep derin mânâların içinde evci âlâya uçar kaçar olmak…
Meskenetin, sükûnetle sukutun mânâlı açılımlarında, nefis ve şeytanımızı susturmuş olarak bulunabilmek veya olmak…
Her yiğidin bir yiyişi var deyip bize ikram edilenleri en yiğitçe ikrar ve itiraf ederek sonsuz bir şükür ve hamd içinde olmak…
Ayrılık, firak ve iftiraktan vuslatta; gazap ve azapta rıza ve mükâfat çizgisinde, düğümünde olmak…
Kâinatın hâlıkı, sahibi ve kerimi Zat-ı Zülcelâl-i Vel’ikramın rububiyeti mutlakası karşısında küllî bir ubudiyet ve mahviyet içinde olmak…
Terbiye eden Rabbimizin huzurunda, çok kıymetli ve terbiyeli bir kulluk içinde olmak…
Günahkâr, kötü ve zavallı değil, salih ve saadetli bir kul olmak…
Her işi ve her fikri bir yana bırakıp ‘olmaklardan’ biri olmak…
23.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|