Bir toplumun tarihinden bahsettiğimiz zaman hayatın içinde, zamanın sergilerinde yaşadığı kaderinden bahsediyoruzdur. Elbette ki bu kader mazinin ışık tuttuğu geleceği en iyi aydınlatıcıdır. Kronolojik, birbirini takip eden olaylar zinciri ve kesinlik arz edemeyen tarihler bugün için toplumun tarih bilgisi ihtiyacına iştiyak ve iştihasına kâfi gelmediği gibi tesirli de olamamaktadır.
Siyasî tarihimiz, diplomasi ve idarî gerçeklerin tarihî, askerî tarihimiz artık bilgeliğin yerinde cahilliğin koynuna düşmüş olmalı ki, yeni bir icat çıktı: Sosyal Tarih…
Tarihin siyasî, askerî, ilmî, sosyal bir bütünü anlattığını bir tarafa bırakırsak tarihin içinden peşi peşine toplum hadiselerini kültür yönü olan izlenimlerini yeniden kaleme alıyorsunuz ve adına ‘Sosyal Tarih’ diyorsunuz.
Kaçamak bir bilgi olarak biraz da bu konu tarihin içinden ‘seçmece karpuz’ gibi geliyor. Fakat öyle de olmayabilir!.. Baksanıza beş bin veya katlarınca satışlar yapılıyor ki baskılar devam ediyor.
Derinlemesine tarih, tarih içinde tarih gerçek tarihtir. Her şeyi kucaklayabilen ve başka kurgulara yorumlara yer bırakmayan tarih… Sadece bir yönünü alan biraz da hortlama gibi onu süslemek ve savunmak zorunda kalabilir. Halbuki her şey her şeyle bağlıdır tarih zinciri içinde… Bir olayın önünde, arkasında ve içinde birbirlerini bağlayan çok olaylar, hadiseler olduğu gibi, bir çok da atkı ipi gibi bağlar bulunmaktadır.
Faydalı olanın yine de ekseri olarak tanışık olduğumuz klâsik tarih anlayışımız olduğu kanaatindeyim. Bu konu üzerinde soyut somut tartışmasına girmemiz uygun düşmez. Çünkü sosyal mahiyeti, muhtevası olan yayınlanmış tarihlerin anlattıklarının yüzde yetmişi yine klâsik tarih anlayışımızdan faydalanılarak gerçekleştirilmektedir.
Belki de biz bu ‘Sosyal Tarih’e hür istekle yazılmış tarih gibi bir elbise giydirirsek olabilir… Bir iki resim, şatafatlı bir iki tarihi olay ve yanlarına koyduğumuz kendi fikirlerimiz, görüşlerimiz, yorumlarımız ve sadece dipnotta süsleme yaptığımız klâsik tarihî kaynaklar bibliyografyası…
Seçtiklerimiz tarih olamayacağı gibi sadece kişinin elbisesiyle kişiye kadir kıymet biçmesi de tarih olamaz. Bu yüzdendir ki yalın ve bağları olmayan sosyal mahiyetli ‘Sade-kısa’ tarihler de sadece fıkra anlatımı ömürlü ve yalnız kalırlar.
Geçmişin çizilen kaderini muhakkak her yönüyle gelecekte el ele tutuşturabilmeliyiz. Bu da her yönüyle delil istediği gibi ispat da ister.
16.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|