Kıbrıs’tan Aziz Badıllı: “Reenkarnasyon (tenasüh) nedir? Bunu iddiâ edenler var? İslâm’daki yeri nedir? Açıklar mısınız?”
Öldükten sonra hayatın devam ettiği inancı haktır. Bu inanç, hak olsun, batıl olsun, bütün dinlerin gündeminden hiçbir zaman düşürmedikleri en temel inançtır. Fakat bu önemli inançta peygamberlerin doğru bilgi ve haberlerine inat, ne esef vericidir ki, insanoğlu yanlış ve batıl inançlar da geliştirmiş ve maalesef peşinden de milyonları sürüklemiştir. Reenkarnasyon ya da tenasüh de denilen ruh göçü inancı bunlardan birisidir.
Bütün peygamberler öldükten sonra hayatın devam ettiği, ruhların ölmediği, kıyametten sonra yeniden dirilişin vâkî olacağı ve âhirette hayatın ebedî olduğu haberini insanlığın dimağına sürekli perçinleyerek işlemişlerdir. Bu hak haber, en son âhirzaman Peygamberine (asm) gelen âyetlerde ifadesini bulmuş ve çok net biçimde insanlığı ebedî hayata çağırmıştır. Fakat hep kısır döngüsünün kurbanı olan insanoğlu, öldükten sonra hayatın devam etmesini çok içten temennî etmekle beraber, kimi zaman bu temennîyi batıl bir çerçeveye oturtmuştur.
İnsanoğlu, “Öldükten sonra hayat olsun; ama benim kafamda şekillendiği gibi olsun!” deme hakkına sahip olabilir mi? Öldükten sonra hayat elbette var; ama Yüce Yaratıcı’nın dilediği, haber verdiği ve vaad ettiği şekilde var. Yüce Yaratıcı bunu Kur’ân’ında haber vermiştir. Kur’ân’da reenkarnasyon yok, fakat öldükten sonra hayat vardır, diriliş vardır; ruh göçü yok, fakat ruhların özgün biçimde ve müstakil olarak hayatlarının devamlılığı vardır; insanın başka bir bedende tekrar dünyaya dönmesi söz konusu değil, fakat lâtîf, iyi ruhların dünyada olsun, sair gezegenlerde olsun, dilediği ulvî mekânlarda olsun gezmeleri söz konusudur.
Reenkarnasyon, ölen kimsenin ruhunun, dünyada bir başka insanın veya hayvanın bedenine geçtiği şeklindeki batıl inanıştır. Ruh göçü veya tenasüh inancı da denmektedir. Eski Hind geleneğinde, Firavun dönemi inançlarında, putperest inanışlarda, Budizm’de ve sair ilkel inançların hemen hepsinde görülen bu batıl inanış, gelenekten geleneğe değişiklikler de göstermiştir. Kimi inançlarda ruhun insandan insana, kimisinde insandan hayvana, bazısında hayvandan insana geçişi tarzında anlayışlar geliştirilmiştir. Ki, hiçbirisi hak ve hakikat değildir.
Zaman zaman bir takım kimselerin ortaya çıkıp, kendilerinin ikinci hayatı yaşadıklarını, önceki hayatlarının başka bir ülkede, başka bir cinsiyet veya meslek içinde geçtiğini iddiâ ettikleri, hatta o ülke, o zaman veya o meslekle ilgili bir takım doğru bilgileri de delil olarak sıraladıkları görülmektedir.
Bu tür iddialara gelince… Dünyanın altı, üstü, sağı, solu boş değildir. Meselâ, dünya üzerinde bizimle birlikte bir cinler âlemi vardır. Cinler âleminde hayat vardır. Yine meselâ, dünyanın bir perdesinin altında ölen insanların ruhlarının bulunduğu bir berzah (kabir) âlemi vardır. Berzah âleminde hayat vardır. Keza, dünyanın bir diğer perdesinin ötesinde, içinde dünyanın her türlü olayının en ince ayrıntısına kadar görüntü ve ses kayıtlarının bulunduğu bir misal âlemi, yani bir arşiv âlemi, yani bir yaşananlar âlemi vardır. Hazret-i Âdem’den (as) beri insanlığın bütün macerasının tutulduğu ana defterler ve kayıtlar, tabir caizse CD ve disketler buradadır. Bediüzzaman’ın ifadesiyle binler dünya kadar büyük ve geniş bir uhrevî sinemadır burası ve pek büyük bir fotoğraf makinesi ile alınan dünyanın her türlü manzarası ve olayları bu âleme akmaktadır.1 Yine keza, dünyanın bir başka perdesi ötesinde, gerçekleşmek üzere yeryüzüne yaklaştırılmış bir mukadderat, yani olacaklarla ilgili bir Levh-i Ezelî defteri olan Mahv ve İspat ön kayıtları, yani gelecekle ilgili bir plân ve program âlemi vardır.2 Ve kezâ, dünyanın bir başka perde ötesinde, bu görüp içinde yaşadığımız âlemin tenteneli bir perde biçiminde üstüne serpildiği bir melekler ve ruhlar âlemi vardır.3
Yarın inşallah devam edelim.
DUA
Ey Bâis-i Bâkî! Ey gönüllerimizi muhabbetiyle, nefislerimizi rububiyetiyle, kalplerimizi samediyetiyle, lâtifelerimizi rahmetiyle, akıllarımızı ve duygularımızı hidayetiyle, ruhlarımızı cismaniyetle dirilten Allah’ım! Ey ölenlerimizi hayatın iadesiyle, kalanlarımızı hayatın selâmetiyle, dertlilerimizi devasıyla, hastalarımızı şifasıyla, borçlularımızı helâl edasıyla, açlarımızı helâl rızkıyla ihyâ eden Allah’ım! Ey Kur’ân’ını diriliş haberleriyle süsleyen, peygamberini diriliş müjdeleriyle lütfeden, gönüllerimizi diriliş muştularıyla taçlandıran Allah’ım! Diriliş gününü bize facia kılma; sevinç günü kıl! Pişmanlık kılma; bahtiyarlık kıl! Diriliş günü başımızı eğik kılma, bizi utandırma, bizi mahcup etme! Günahlarımızı bağışla, hatalarımızı affet, ayıplarımızı setreyle, kusurlarımızı ört! Âmin…
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 148; 2- Lem’alar, s. 106; 3- Sözler, s. 470
16.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|