Annemin vefat tarihi olan 1993’ün 12 Mayıs’ı, bu sene tam Anneler Gününe denk gelmedi, ama bizim yazı günümüz ona denk geldiği için sevgili annemin hatırasına köşemi işgal etmekliğim yadırganmaz her halde. Anna Jarvis’in, annesinin mezarına çiçek götürmesi dünya çapında hadise olabildiğine ve gündemi bu kadar meşgul edebildiğine göre, bizim, fiilen mümkün olmadığı zamanlarda da, fikren, zihnen, kalben, hayalen ve duâlarla annelerimizle meşgul olmamız gerekmez mi? Hem de sadece sun’î Anneler Gününde değil, her an, her lâhza..
Amerika’da, annesinin beklenmedik ölümüne çok üzülen ve bir sene sonra annesinin mezarına çiçekle giden dokuz yaşında Anna Jarvis adındaki bir kız çocuğunun bu hareketi, Mayıs’ın ikinci Pazar gününün Anneler Günü olmasına vesile kılınmış.. Olsun, bir itirazımız yok.. Olsa olsa itirazımız, hadisenin çığırından çıkarılmış, mecrasından saptırılmış ve tüketim sektörünün âleti ve oyuncağı haline getirilmiş olmasına olur.. İşte Avusturyalı bir annenin basına yansıyan bir sözü: “İyi ki de her gün ‘Anneler Günü’ olmamış.”
***
Kütüb-ü Sitte’de bulunan bir hadis-i şerif mealen şöyledir: “Kişinin âhirette derecesi yükseltilir. O da ‘Bu yükselme hakkım değildi, nereden geldi’ der. Kendisine: ‘Bu senin için evlâdının yaptığı istiğfar sebebiyledir’ denilir.” Öyleyse vefat eden anne ve babalarımızın mezarına çiçekle gitmektense, onlar adına sürekli duâ ve istiğfarda bulunalım. Müslümana yakışan bu olsa gerektir.
Ve bir kaç âyet-i kerime meali:
“İnsana Biz, anne ve babasına iyilik etmeyi emrettik. Annesi onu zahmetle taşıdı, zahmetle doğurdu. Onun anne karnında taşınması sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet olgunluğa erişip kırk yaşına vardığında, ‘Ya Rabbi’ diye duâ etti. ‘Bana, anneme ve babama bağışladığın nimetlerin şükrünü eda etmeye ve razı olacağın güzel işler yapmaya beni muvaffak et. Neslimden gelenleri de salih kimseler kıl. Ben Sana yönelerek günahlarımdan tevbe ettim, ve ben Sana teslim olanlardanım.” (Ahkâf Sûresi, 15)
“Biz insana, anne ve babasına iyilik etmesini emrettik. Annesi onu zaaftan zaafa düşerek taşıdı. Sütten kesilmesi de iki yıl sürdü. Bana, annene ve babana şükret; dönüşün ancak Banadır, dedik.” (Lokman Sûresi, 14)
Şimdi bir hususa dikkat edelim. “Onun anne karnında taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır.” buyuruluyor. Diğer bir âyet-i kerimede, “Sütten kesilmesi de iki yıl sürdü” ifadesiyle birlikte, hamileliğin en az süresi “altı ay”, emzirmenin de en çok süresi “yirmidört ay” gösterilmiş oluyor. Ayrıca Bakara Sûresi, 233. âyet-i kerimesinde de, “Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler” buyuruluyor.
***
Şimdi düşünüyorum. 1953’lerde şu fakiri doğuran ve 1993’te vefat eden anneciğime tam 40 yıl zarfında ne kadar hizmet edebildim, hangi iyiliklerde bulunabildim. İtiraf ediyorum; onun benim için çektiği bin bir türlü sıkıntılarından kat-ı nazar, sadece iki tam yıl emzirmesinin, sadece bir gece uykusundan mahrum kalmasının hakkını karşılayabilmiş değilim. Babama karşı hizmette kusurumun kusuruna bakılmadığı çok masum bir çağımda o vefat ettiği için affa liyakatimi düşünme rahatlığını ve kolaylığını, anneme karşı sorumluluğumda hissedemiyorum. Tek çarem var. Allah’a sığınmak, O’na yalvarmak, hem kendim, hem annem ve babam, hem onlar hayatta iken onlara hizmet edenler için, hem bütün ölmüşlerim için, bu arada muhakkak ki, herkes için Allah’tan mağfiret dilemektir. Onlara, yani annem ile babama hizmet mevzubahis olunca, hem nesebî, hem nur ağabeylerim olan İsmail ve Celâl Ağabeylerimi de rahmetle yad etmek istiyorum.
Ve son olarak bir âyet-i kerime meali:
“Anne ve babadan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın “Öf” bile deme, onları azarlama, onlara güzel söz söyle.”
(İsra Sûresi, 23)
11.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|