Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Mayıs 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şaban DÖĞEN

Büyük davete icabet yolunca



Bir dünyevî büyüğün davetine icabet edecek olsanız her zamankinden farklı giyinir, kuşanır, heyecanlanır, değişik duygu ve düşünceler içerisine girersiniz. Hiç şüphesiz hac ve umre yolcusu da çok daha farklı duygu ve düşünceler içerisindedir.

Diyelim ki umreye niyetlendiniz. Bunun için mikat yerine gelince ihrama giriyor, niyetleniyor, telbiye getiriyorsunuz. Namaza dururken her şeyi bir tarafa atıp Allah’ın huzuruna çıktığınız gibi umrede de bir taraftan giymekte olduğunuz elbisenizi çıkarırken diğer taraftan aklınızdaki, fikrinizdeki, kalbinizdeki kötü duygu ve düşüncelerden sıyrılıp Allah’ın hoşnut olacağı duygu ve davranışlar içerisine giriyorsunuz.

Telbiye getirirken de bunu dile getirmez miyiz? Evet, telbiye her şeyin Allah’ın; hamdin, mülkün O'na ait olduğunu, O'nun hiçbir ortak ve yardımcısı olmadığını, emrine âmâde olduğumuzu ifadeden ibarettir. Artık umreci her konuda Allah’ın emrine uymaya hazır olduğunu ilân etmektedir.

İki parçadan ibaret beyaz elbiselere bürünürken Mahşeri yaşamaya başlarsınız âdetâ. Evinizi, barkınızı, malınızı, mülkünüzü, yurdunuzu bırakıp gelmişsiniz. Artık makam-mevki, mal-mülk, şan-şöhret aradan kalkmış, herkes eşit seviyeye gelmiş, Mahşerdeki hâlinizi geçici bir süre de olsa üstlenmektesiniz. Malın-mülkün, çoluğun-çocuğun hiçbir fayda vermediği, ancak selim bir kalbin, salih amelin işe yaradığı o günü hatırlıyorsunuz.

Artık Allah’ın yeryüzündeki misafiri olan siz, O'nun sarayını, Beytini ziyaret için kolları sıvamış, şehirlerin anası olan Mekke’ye, şu fani dünyada gurbette bulunduğunuzu hatırlayarak asıl vatanınız olan Cennete liyakat kesbedilmek için kat kat sevaplı yoğun amellere yöneliyorsunuz.

Mikat sizin için bir dönüm noktası, bir başlangıç oluyor. Artık bir melek gibi hep iyilik düşünecek, şefkat ve iyilik sembolü olacak, hayır ve ibadetlere koşacaksınız. Çekişme, kavga, gürültü, kötü söz ve davranışlara bütün kapılarınızı kapatacaksınız. “Başkası ne der?” yerine “Allah ne der?” duygusu hakim olacak içinizde.

Zaten giymekte olduğunuz ihram olduğu gibi girmekte olduğunuz harem de bir kısım yasaklardan uzaklaşmanızı telkin etmez mi? Bir kısım yasaklar bölgesidir Harem. Ten’im, Udatü’l-İbn, Cirane ve Hudeybiye alanlarına kadar uzanan yaklaşık 25 kilometrekarelik bir alandır Harem. İhramlıyken en küçük bir canlıyı dahi öldüremez, ağaçtan bir yaprak, saçınızdan bir kıl dahi koparamazsınız.

Orası güvenlik bölgesidir. Her şey, herkes emindir artık orada. Çünkü Allah’ın evinin bulunduğu yerdir burası. Allah Resûlü (a.s.m.) Hicretten sonra Medine’yi de harem ilân edecek, bu yasaklar orada da geçerli olacaktı. Tabiî ki umreci her zamankinden daha çok saygılı olmak, söz ve davranışlarına dikkat etmek zorundadır.

Harem-i Şerif itinalı davranmayı gerektiren bir bölgedir. Hz. Âdem de, Hz. İbrahim de, Hz. Muhammed de (a.s.m.) buraları adımlamış, dinlerini buralarda yaymışlardır. Elbette taşı, toprağı müberektir buraların.

Harem’e girdiğinizde Allah, bu bölgeyi haram kıldığı gibi vücudunuzu da Cehenneme karşı haram kılmasını, azaptan korumasını istiyorsunuz Allah’tan. Kâbe’yi ilk gördüğünüzde tekbir getiriyor, Allah’ın büyüklüğünü ilân ediyor; Beytinin şeref, büyüklük ve saygınlığını arttırmasını; bunu isteyenlerin de şeref ve saygınlığının artması için Allah’a duâda bulunuyorsunuz. Aynı zamanda Allah’a selâm veriyor, “Sen Selâm’sın. Selâmet Sendendir. Rabbimiz bizi de selâmetle yaşat” diye duâ ediyor; Mescid-i Haram’a girerken de şeytandan Allah’a sığınıyor, Resûl-i Ekreme (a.s.m.) salât ve selâm getiriyor, Allah’tan bağışlanmayı diliyor, rahmetini istiyorsunuz.

Burası artık isteme makamıdır. Acz, zaaf ve fakrla yoğrulan mahiyetinizle dünya ve ahiretiniz için neler hayırlısıysa bunları gücü, kudreti, rahmeti sonsuz Rabbinizden içtenlikle, bütün samimiyetinizle istiyorsunuz.

Umre müddetince manevî bir atmosferdesiniz artık. Tavaf, Sa’y gibi umreyle ilgili işlemleri zevk ve şevkle yapmaya çalıyor, size o günleri ihsan eden Rabbinize sonsuz şükür ve hamd ediyorsunuz.

Kısacası hac da, umre de sadece şekillerden ibaret bir ibadet değil, hissedilen, yaşanan hakikatler manzumesidir.

12.05.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (11.05.2008) - Büyük yerin davetine katılma iştiyakı

  (10.05.2008) - Allah'ın misafirliği şuuru

  (09.05.2008) - Kul tevbe ettiğinde Rabbini sevindirir

  (08.05.2008) - Temiz olanlar, Allah’ın sevgili kulları

  (07.05.2008) - Allah, dürüst olmayan, sözünde durmayanları sevmez

  (06.05.2008) - Allah, ihlâsla kulluk yapanları sever

  (05.05.2008) - Bir insan Peygamberin yolunda giderse

  (04.05.2008) - Allah size yardım ederse

  (29.04.2008) - Allah adına sevmenin kazandırdıkları

  (28.04.2008) - Dünyayı sevmede ölçü nasıl olmalı?

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT