Hayır, siz dünyayı seversiniz. Âhireti ise bırakırsınız.”1
“Onlar dünyayı sever, önlerindeki pek şiddetli bir günü ise bir yana bırakırlar.”2
“Onlar dünya hayatını seve seve âhirete tercih ederler.”3
Bir önceki yazımızda sevdiklerimizi Allah için sevmekten, bu sevginin hangi şartlarda Allah adına sevgi olduğundan bahsetmiştik. Dünyayı sevme hususunu işlerken de dünyayı ahiretin tarlası, Allah’ın güzel isimlerinin aynası, herbir varlığı Allah’ın mesaj yüklü birer mektubu, geçici bir misafirhanesi yönüyle sevmek Cenâb-ı Hakka ait olduğunu belirtmiş; dünyayı ve içerisindeki yaratıkları mânâ-i harfiyle, yani Allah’ı gösterdiği, O'nu hatırlattığı için sevmek, mânâ-yı ismiyle, yani kendi adlarına sevmemek, “Ne kadar güzel yapılmış!” demek, “Ne kadar güzeldir” dememek gerektiğine dikkat çekmiştik.
Yukarıya “Dünyayı sevmek” başlığı altında hemen aldığımız âyetler ise dünyaya bu yönüyle değil, nefis hesabına bakmayı kınıyor.
Dünyaya nefis hesabına bakma nasıl olur?
Dünyayı Allah adına sevmenin, nefis hesabına sevmemenin ne demek olduğunu anlamak için dünyanın mahiyetini, ne olduğunu bilmek gerekir. Risâle-i Nur Külliyatının birçok yerinde işlenir bu konu. Sözler’de (32. Söz; 2. Mevkıf) dünyanın üç yüzü olduğu belirtilir: Birinci yüzü Cenâb-ı Hakkın isimlerine bakar; onların nakış ve işlemelerini gösterir; mânâ-yı harifiyle, yani Allah’ın isim ve sıfatlarını gösterir tarzda aynalık yapar. Herbir yaratık Yaratıcıdan nice mesajlar sunan birer mektuptur. Bu yönüyle dünya sevilir, nefrete değil, aşka lâyıktır.
Dünyanın ikinci yüzü ahirete bakar, ahiretin tarlasıdır. Cennetin ekeneği, rahmetin çiçekliğidir. Dünyanın bu yüzü de önceki gibi güzeldir; tahkire değil, sevilmeye lâyıktır.
Dünyanın üçüncü yüzü ise insanın nefsine, nefsin arzularına bakan yüzüdür. Bu yönüyle dünya oyun ve eğlence yeridir. Çirkindir; çünkü fanidir, yok olup gider, elemlidir, aldatır. Dünyanın kötülenişiyle ilgili âyet ve hadisler işte dünyanın bu yüzüne bakar.
Sahabeler ve Allah dostları dünyayı ilk iki yönüyle sevmiş, dünyayı ahiretin tarlası görüp ahirette biçecekleri güzel amel ürünlerini arttırabilmek için şevk ve gayrete gelmiştir.
Önüne gaflet perdesini geren insan, dünyada bir misafir ve yolcu olduğunu, sonsuz saadeti kazanmak için bulunduğunu unutup dünyadan bin kere daha güzel ve sonsuz olan ahiretteki nimetleri düşünemez, onların gölgesi, hatta hiç hükmünde olan dünya nimetlerine takılıp kalır ve kaybeder.
Görülüyor ki İslâm “Dünyayı sevmeyin” demiyor. Aksine “Dünyayı da Allah adına sevin” diyor.
Evet, dünya Allah’ın güzel isimlerinin bir aynası ve ahiretin tarlası olduğu yönüyle sevilir.
Dünyaya, ahirette meyvelerini toplayacak şekilde bakan ve çalışan kazanır.
Dipnotlar:
1- Kıyâmet Sûresi: 20-21
2- İnsan Sûresi: 27.
3- İbrahim Sûresi: 3.
28.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|