Nihayetsiz bir muhabbete lâyık olacak, nihayetsiz bir kemal sahibi olabilir.”1
Evet, insan iyilik sahibini sever, güzelliklere hayran kalır; üstünlüklere, mükemmelliklere karşı büyülenir âdetâ.
Bütün iyilikler, güzellikler, mükemmellikler Esmâ-i Hüsnâ, yani bütün güzel isimlerin sahibi Allah’ın isimlerinin birer aynasıdır, görüntü yeridir, deyim yerindeyse birer gölgesidir.
Açıkçası insan cömert, şefkatli, merhametli, iyiliksever, yardımsever, adaletli, ilim sahibi, sevgi dolu kemalât ehli kimseleri sever.
Oysa cömertlik sonsuz cömert olan Cevvad’dan gelir. Güzellik, sonsuz güzel olan Cemil’e işaret eder. Şefkat ve merhamet, sonsuz rahmet sahibi Rahman ve Rahim’in eseridir. Adalet, sonsuz adalet sahibi Adl’i gösterir. İlim, her şeyi bilen bir Âlim’in armağanıdır. Sevgi, yaratıklarını seven ve onlar tarafından sevilen Vedûd’la vücut bulur. Ne kadar kemal, üstünlük varsa, hepsi de kemal sıfatlara sahip bir Kâmil-i Mutlak’tan gelir.
Öyleyse bütün yaratıkları birer ayna, birer tecelligâh [görüntü yeri] yapan Allah, sevgiye en lâyık olandır. Onun için inanan kişi önce Allah’ı sever, hem de her şeyden çok sever. Bu sevginin yerini hiçbir sevgi tutamaz.
Allah’ı sevmek zorundayız. İçinden çıkılmaz sıkıntıların içinde miyiz? Ancak O'na yönelmekle sıkıntılardan kurtulabiliriz. Çünkü, “Allah melce ve mencedir. Kâinattan küsmüş, dünya ziynetinden iğrenmiş, vücudundan bıkmış ruhlara melce ve mence O’dur.”
Yok olmaktan, sevdiklerimizden ayrılmaktan, ayrı kalmaktan; lezzetlerimizin sona ermesinden mi korkuyoruz? Bâkî olan Allah’a yönelmek gerekir. Çünkü, “Allah bâkîdir; âlemin bekası ancak O'nun bekasıyladır.”
Elimizdekiler yok olup gidecek, her şey bitecek diye mi üzülüyoruz? Mahzun olma, “Allah, Malik’tir; sendeki mülkünü senin için saklamak üzere alıyor.”
Yoksulluktan, arzu ve emellerimize ulaşamamaktan mı dert yanıyoruz? “Allah, Ganî-i Muğnî’dir [Zengin ve Zenginleştiricidir]; her şeyin anahtarı Ondadır. Bir insan Allah’a halis bir abd [kul] olursa, Allah’ın mülkü olan kâinat, onun mülkü gibi olur.”2
Allah sevgisi en yüce, en büyük, en üstün sevgidir. Kalbde önce O’nun sevgisi yerleşir, sevilenler de O’nun adına ve O’nun istediği şekilde sevilir. Sonsuz sevgiye lâyık olan ancak Allah’tır. Kur’ân inananla inanmayanın farkını anlatırken, “İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah’tan başkalarını O'na denk tutarlar ve onları, tıpkı Allah’ı sever gibi severler. Mü’minlerin Allah’a olan sevgileri ise çok daha kuvvetlidir”3 buyurarak Allah’tan başkalarının, O’ndan fazla sevilerek putlaştırılmamalarını, o sevginin yerine geçmemesini hatırlatır.
Evet, önce Allah’ı seveceğiz; sonra da diğer sevdiklerimizi.
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 322.
2- Mesnevî-i Nuriye, s. 111.
3- Bakara Sûresi: 165.
22.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|