Bir Arapça şiirde, “Her şeyde Allah’ın varlık ve birliğine işaret eden bir delil vardır” denilir. Gerçekten araştıran, düşünen, ilimle meşgul olan vicdanlı, insaflı, objektif, aklı ölmemiş, vicdanı sönmemiş, ruhu kararmamış herkes bu delilleri görmekte gecikmez, Allah’ın varlık ve birliğini kabul etmek zorunda kalır.
Kâinatta o kadar harika bir düzen vardır ki ilim deryasına dalan herkes bu şaşırtıcı düzen karşısında hayretini tutamaz, parmaklarını ısırmaktan, “Allah vardır, birdir, büyüktür” demekten kendini alamaz ve Allah’a imana yönelir.
Max Plank ne güzel söylemiş: “Hangi sahada olursa olsun ilimle ciddî olarak uğraşan herkes, ilim mabedinin kapısındaki ‘İman et!’ yazısını görür, iman eder ve etmiştir. Çünkü iman, ilim adamının vazgeçemeyeceği bir özelliktir.”
Newton’un gözünde Allah’ın varlığı o kadar açık ve netti ki, “Hiçbir şey olmasa bile bir başparmak Allah’ın varlığını ispata yeter” derdi.
Descartes’in gözünde Allah’ın varlığı, bir üçgenin iç açılarının toplamının iki dik açıya eşitliği kadar açıktır.
Kant ise Allah’ın varlığını inkâr etmeyi bir güvercinin uçmak için faydalandığı havayı inkâr etmesi kadar gülünç görür.
O günün kıt imkânlarıyla mikroskop altında bir mikrobu incelediğinde Pasteur, mikroptaki ince san'at karşısında âdetâ büyülenmiş, “Kâinata zerre zerre nakşedilen bu harika bilgi, ancak bizden çok üstün Allah’ın ilmiyle olabilir” demişti.
Allah’ın kâinatı yaratırken zar atmadığını söyleyen Albert Einstein da kâinatta aslâ tesadüfe yer olmadığını, Allah inancının ilmî araştırmaların en güçlü ve aslî muharriki olduğunu belirtir.
Dünyanın en büyük genetik uzmanlarından biri olarak bilinen ve sekiz yıl önce çalışma arkadaşı Craig Venter’le birlikte DNA şifresini çözen, bu geni çözme heyecanıyla Allah’ın harika eserini görme fırsatı bulan ve inanmaktan kendini alamayan bilim adamı Dr. Francis Collins da gerçek ilim adamının inanmadan duramayacağının yeni örneklerinden birini verdi.
30 yıldır ateist olarak hayat süren Collins, imanın bir insan, özellikle ilimle uğraşan bir kimse için vazgeçilmez bir gerçek olduğunu bir kere daha gösterdi. Bu incelemeler sonucunda Allah’a fazla yaklaştığını hissetmişti. Eylül’de piyasaya çıkaracağı “Allah’ın Lisanı” adlı kitabıyla ilgili İngiliz The Times gazetesine konuşan 56 yaşındaki Collins, artık mucizelere ve meleklere inandığını söylüyor, “Laboratuvarda çalışırken Allah’ın varlığını hissettim. Kesinlikle bizden daha büyük bir güç var ve ben ona inanıyorum. DNA’nın şifresini çözmek beni Allah’a biraz daha yakınlaştırdı. Hastalıktan kırılan insanlar gördüm. Bilim onlardan umudunu kesmişti. Ama mucizevî olarak hayata döndüklerini gördüm. Bu da Yaratıcının işidir” diye konuştu.
Evet, düşünen kafalar Allah’ın büyüleyici, mucizevî eserleri karşısında hayranlıklarını tutamıyor, o eşsiz Sanatkârı tanıma, Ona inanma ihtiyacını hissediyor.
18.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|