Hedef Allah’ın sevgisini kazanmak olunca, bunun yollarından birinin de tevbe etmek olduğunu görürüz. Bizzat Allah Yüce Kitabında tevbe eden kullarını sevdiğini bildirmektedir: “Muhakkak ki Allah çok tevbe edenleri ve temiz olanları sever”1 buyurarak içtenlik, samimiyet ve pişmanlıkla hatadan, yanlıştan dönen kullarını sever. Hata işlemek insana mahsus. “Beşer şaşar” demişlerdir. Şaşar; hatalar, kusurlar işler, kendisine yazık eder. Önemli olan, hatada ısrar etmemek, dönüş yapabilmektir. Bedenimizi kirlerden, paslardan temizlediğimiz gibi ruhumuzu, kalbimizi, aklımızı da günah kirlerinden temizlemeye ne kadar muhtacız. Resûl-i Ekrem (asm), günahsız olduğu halde günde yetmiş defadan fazla tevbe ederek2, tevbeye olan bu ihtiyacımıza dikkat çekmektedir.
Asıl olan iyiye, güzele, mükemmele ulaşmak, o yolda olmaktır. İnsan günah ve hatalarla bu yoldan saptığında hedeften uzaklaşmış olur. İşte bu noktada bir nev'î sapmadan dönüş, doğru yola giriş olan tevbe yeniden aynı yolda devam etme gayreti içine girme demektir. Kişi, artık Allah’ın rızası yolunda yürümeye başlar. Buna hepimizin ihtiyacı var. Onun içindir ki Kur’ân tevbeye davet eder bizleri: “De ki: Ey günahta aşırı giderek nefislerine zulmetmiş olan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Muhakkak ki Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.”3 “Rabbinizden bağışlanma dileyiniz ve tevbe ediniz.”4 Tevbenin de, bir daha o kötülüklere dönmemek üzere yapılması gerektiğini emreder: “Ey iman edenler! Allah’a tam bir ihlâsla tevbe edin.”5 Bu aynı zamanda kurtuluş yoludur. Bunu ise Kur’ân şöyle anlatır: “Ey iman edenler! Hepiniz Allah’a tevbe edin, tâ ki kurtuluşa eresiniz.”6 Hz. Şuayb da isyan ve günahlar içinde yüzen kavminden dönüş yapmalarını istemiş, onları bu kurtuluş yolu olan tevbeye çağırmıştı: “Rabbinizden af dileyin, sonra da günahlarınızdan vazgeçmiş olarak O'na dönün. Muhakkak ki Rabbim çok merhamet edicidir ve kullarını çok sever”7 diyordu.
Tevbe sadece kulu sevindirmez. Allah’ı da, zâtına yakışır şekilde sevince gark eder. Cenâb-ı Hak, kullarının bu dönüşlerinden o kadar kudsî bir sevinç duyar ki bunu Peygamberimiz (asm) bir hadis-i şeriflerinde, “Kulunun tevbesinden dolayı Allahu Teâlânın sevinci sizden birinizin ıssız çölde devesini kaybedip de tekrar bulduğundaki sevincinden fazladır” buyurur. İşte kul tevbe ettiğinde, Allah’ın zatına mahsus sevinci o adamın sevincinden çok daha fazladır.8
Tevbede asıl olan günahtan tamamen dönüş yapmak, pişman olmak, bir daha dönmemek üzere gayret göstermek; kul hakkıyla ilgili bir meseleyse hakkını ödemek, onunla mutlaka helâlleşmektir. Gerçek anlamda tevbe eden kullarının günahlarına Cenâb-ı Hak bir sünger çeker. Tevbe kapısı her zaman açıktır. Vakti saati olmaz. Gece gündüz her an, her saat ve her yerde tevbe edilebilir.
İşte Allah’ın sevdiği kullardır böyle kullar.
Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi: 222., 2- Riyazü’s-Salihîn Terc., 1:18 (Buharî’den.), 3- Zümer Sûresi: 53., 4- Hud Sûresi: 3., 5- Tahrim Sûresi: 11., 6- Nur Sûresi: 31., 7- Hûd Sûresi: 90., 8- Riyazü’s-Salihîn Terc., 1:20 (Müslim’den.)
09.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|