Avrupa Birliği yöneticilerinin son günlerdeki açıklamaları, Türkiye ve dünya gerçeklerinden habersiz olanları ciddî mânâda rahatsız ediyor. Onlar istiyor ki, AB yöneticileri de Türkiye’deki bazı ‘laikçiler’ gibi her sorulduğunda başörtüsünün aleyhinde beyanlarda bulunsunlar, bu ‘hak’kı inkâr etsinler, ‘halka rağmen halkçılık’ yapsınlar...
AB Komisyonu Başkanı Barroso’nun Türkiye ziyareti esnasında, gerek gazetelere verdiği beyanların, gerekse TBMM’de yaptığı konuşmanın, ‘yasakçılar’ın arzuladığı istikamette olmaması onları çok rahatsız etmişti. “Bunlar Türkiye’nin durumunu bilmiyorlar” bahanesine sığınıp, güya “Türkiye gerçekleri”ni anlatmayı denemişlerdi. Ne var ki, Türkiye ve ilâve olarak dünya gerçeklerini bilmeyenler bizdeki ‘yasakçılar’dan başkası değildi.
Nitekim, Avrupa Birliği’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn de pek çok konuda Barroso gibi konuşmuş. Milliyet’e verdiği özel mülâkatta hem başörtüsü konusunda, hem de parti kapatma konusunda ‘doğru’ tesbitlerde bulunmuş.
Olli Rehn, tartışmaları sona erdirmek için bir ‘ombudsmanlık/hakemlik’ müessesesi kurulmasını tavsiye ediyor. Bu tavsiye ise bizim ‘yasakçı’ların hoşuna gitmiyor. Çünkü muhtemelen ‘ombudsman’ı millet seçerse ‘yasakçı’ olmaz diye endişe ediyorlar.
Türkiye’deki ‘yasakçı’ları telâşlandıran asıl tesbit ise şu olsa gerek: “Türkiye şu anda türban konusunda Avrupa ülkeleri arasında en katı ve kısıtlayıcı yasalara sahip.”
Rehn şöyle devam etmiş: “Ombudsmanlık yasasının eski Cumhurbaşkanı ve Anayasa Mahkemesi tarafından engellenmiş olmasını çok talihsiz buluyorum. Böyle bir kurum laiklik ilkesiyle temel vatandaşlık haklarının korunması açısından çok önemlidir. Böyle bir ombudsmanın yalnızca laiklik ilkesi konusuna bakan bir yardımcısı da olabilir.” (Milliyet, 7 Mayıs 2008)
Gündem o kadar hızlı değiştiriliyor ki, ‘ombudsman/hakemlik’ konusunun Türkiye gündemine geldiğini ve bu yolun bir şekilde engellendiğini bile unutmuş haldeyiz.
Ancak şunu unutmamak gerekir: AB yöneticileri engellemelere rağmen ‘hak’ları savunmaya devam ediyor ve inşallah bu ısrar devam edecek. Bugün sözle, beyanlarla iktifa edilen ısrar; gün gelecek Türkiye’nin önüne ‘dosya’ olarak konulacak ve bu anlamsız yasağın sona ermesi istenecek. “Türkiye şu anda türban konusunda Avrupa ülkeleri arasında en katı ve kısıtlayıcı yasalara sahip” tesbitini başka nasıl yorumlamak mümkün olabilir ki?
Gerek medya ve gerekse ‘yasakçı’ların ısrarlarına rağmen, AB yöneticilerinin; doğruların arkasında durmaya devam etmeleri önemsenmelidir. Onlar da bu ısrarlar karşısında havaya uyup, ‘konjonktürel’ cevaplar verebilirdi! Ama bu ‘ucuz ve yanlış’ yolu tercih etmeyip, ‘güçlü’leri gücendirmek pahasına doğruları savunuyorlar.
AB yöneticilerinin bu tavrı, Türkiye’yi idare etmeye talip olan her siyasetçiye örnek olmalı. “Gelen ağam, giden paşam” anlayışıyla bir yere gidilemeyeceğini anlamak gerekiyor.
Şimdi anlaşıldı mı ‘yasakçılar’ın “AB’ye hayır” nidalarının sebebi?
09.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|