Teknoloji geliştikçe, ‘darbe’ler de şekil değiştirdi. Gizli kapaklı başka darbeler ve müdahaleler de olmuştur, ama 1960’taki ‘kanlı darbe’nin Türkiye siyaset hayatında ayrı bir yeri vardır.
Bütün darbeler gibi 1960 darbesi de ‘millete rağmen’ ama güya ‘millet için’ yapıldığı açıklanan bir darbedir. İnsanoğlu, ‘unutma hastalığı’yla hastalıklı olduğu için çok kolay unutuyoruz. Hele 1960 yılının üzerinden neredeyse yarım asır geçmiştir. “1960’ta ne olmuştu?” sorusuna kısaca şöyle cevap vermek mümkün: “Milletin helâl reyleriyle üç defa üst üste iktidar olan bir hükûmet, silâh zoruyla alaşağı edilmiş ve bir başbakan ile iki bakan idam edilmiştir.”
Elbette ‘kılıf’ı hazırlanmadan ‘minare’ çalınmaz. İhtilâlciler de her zaman olduğu gibi önce ‘kılıf’ı hazırlamış ve daha sonra ihtilâl yapmışlardır. Belli bir dönem, insanları kendilerinin ‘haklı’ olduğuna inandırmaya çalışmışlar, ama uzun dönemde ‘foya’ları meydana çıkmış ve millet nezdinden mahkûm olmuşlardır. Bu, bütün ihtilâl ve darbeciler için geçerlidir.
Türkiye’de darbelerin başlangıcı kabul edilen 27 Mayıs 1960 sonrasında neredeyse her 10 yılda bir millet iradesine müdahale edilmiştir. Görenlerin, otomatiğe bağlandığını düşündüğü bu sürecin bir halkası da 27 Nisan 2007 tarihindeki ‘sanal darbe’dir.
Bakınız, aradan henüz bir yıl geçtiği halde o tarihte ne olduğunu bile unutmuş haldeyiz. Bu ‘unutma’nın belki faydaları da vardır, ama ihtilâlcilere hesap sorma anlamında hadiseleri ‘hatırlama’mız da gerekiyor. 27 Nisan 2007’de Genelkurmay’ın internet sitesine konulan bir ‘bülten’ kamuoyunda ‘sanal darbe’ olarak isimlendirildi. Bu bültende milletin kabul edemeyeceği değerlendirmeler ve yorumlar vardı. Bu bildirinin, niçin internete konulduğu ve kim tarafından kaleme alındığı uzun süre tartışıldı. Belki bu konu, önümüzdeki yıllarda yapılacak ‘yakın tarih’ çalışmalarında ortaya konulabilir...
27 Nisan’daki ‘sanal muhtıra’ sadece siyaseti değil, ekonomiyi de vurmuştu. Ekonomideki ‘yara’nın telâfi edilmesi belki daha kolaydı, peki siyasî hayatta açılan yaralar nasıl ve ne zaman tedavi edilebilecek? O tarihteki bildiri, siyaseti derinden etkiledi ve daha sonra yapılan genel seçim sonuçlarına tesir etti.
Bu ve benzeri darbelerin millete bir fayda vermediği her defasında görüldüğü halde, ihtilâlci anlayışın bu yanlışta ısrar etmesinin bir mânâsı var mı? ‘Gizli darbe’leri saymazsak, neredeyse her 10 yılda bir darbe/muhtıra yaşıyoruz. Her defasında da faturayı millet ödüyor. Yapılan her seçimde millet, ihtilâlcilerin dayatmalarına karşı çıkıyor.
Peki, ihtilâlcilerin yanlıştaki bu ısrarı niye? CHP’yi iktidarda görmek istiyor olabilirler mi? Niyetleri bu ise, şunu bilsinler ki; bu millet hür iradesiyle CHP’yi iktidara getirmez. İhtilâlciler, her 10 yılda bir ihtilâl yapacaklarına, “CHP niçin iktidar olamıyor?”un cevabını arasınlar...
Aslında bu sorunun cevabı, dün yapılan CHP kurultayında da görüldü. Milleti tehdit ve tenkid ederek bir yere varmak mümkün değildir. Siyasetçi, sadece ‘sözde’ değil, icraat ve ‘özde’ de millet dostu olacak. Millete şirin görünmek için seçim zamanlarında ve kurultaylarda ‘millet dostu pozisyonuna girmek’ yeterli olmuyor.
Bu gerçeği; hem CHP, hem de ‘sanal ve gerçek darbe’ heveslileri artık görsün...
27.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|