Her ne kadar ‘güzellik’ izafi olsa da, dünyanın pek çok yerinde geniş kitleler tarafından ‘güzel’ kabul edilen yerler, bölgeler ve şehirler vardır. Karadeniz de ‘güzel’ kabul edilen bölgelerimizden biri. Bu güzellik, sadece Türkiye’nin değil, belki de dünyanın dilinde.
Karadeniz’in güzel illerinden biri de Rize. Denizi ve yeşili ile, dereleri ve yaylaları ile bu güzellik herkesin ilgisini çekiyor. İlgisini çekiyor, ama öte yandan bu güzellikler çeşitli tehdit ve tehlikelerle de karşı karşıya. Teknolojinin nimetleri yanında, külfeti de oluyor.
Son günlerde, Çayeli ilçesinde yapılmakta olan bazı projeler, çevreyi tahrip ettiği gerekçesiyle protesto edilmekte. Geçmişte turistik bölge Ayder’in de bulunduğu ‘Fırtına Vadisi’nde yapılmak istenenler, bugün maalesef Çayeli’nin ‘Senoz Vadisi’nde tekrarlanıyor. ‘Fırtına Vadisi’ Ayder’in ‘meşhur’ olması sebebiyle kolayca gündeme taşındı ve orada yapılmak istenen hatadan vazgeçildi. Bugün benzer bir tehlike Çayeli’ndeki vadide tekrarlanıyor, ancak bu vadi, fazla ‘meşhur’ olmadığı için sesini duyanlar çıkmıyor...
Nasıl ki, İstanbul’a kar yağmadan ‘kış’ haberleri medyada yer alamaz, aynı şekilde İstanbul’a uzak olan ve ‘meşhur’ olmayan bölgelerdeki ‘çevre kıyımı’ da medyanın ilgisini çekmez, çekemez. Çayeli’nin ‘Senoz Vadisi’nde ne yapılıyor? Yapılan şu: Vadide, yaylalara yakın köylerde akan dereler üzerinde çok sayıda ‘tünel tipi HES’ projesi başlatıldı.
İyi de, bu devirde elektriğe, teknolojiye karşı mı çıkıyoruz? Hayır, karşı çıktığımız ‘ürkütülen kurbağaya değmeyen’ çevre tahribatıdır! Su ve çevre, en az ‘teknoloji’ kadar önemli değil midir? Teknoloji uğruna çevreyi ve suyu feda etmek doğru mudur?
Yapılan yanlışlardan biri de, bölgede bunca çalışma yapılırken köylüye, yöre halkına ‘bilgi’ vermemektir. Şahsen, proje başlamadan önce ‘yetkililer’den bilgi almaya çalıştık. Ne var ki kimse ‘iknâ edici bilgi’ vermedi. Resmî zevat, ‘Bu özel bir proje, devlet yapmıyor, dolayısı ile biz bilemeyiz’ derken, projeyi yapacağı ilan edilen firma da çalışmalarını ‘gizlilik’ içerisinde yürüttü. Böyle olunca, yöre köylerinde yaşayan vatandaşlar projeye tepki göstermeye başladı.
Nitekim, geçen Cuma günü Senoz Vadisi’ndeki çalışmalar, vadide faaliyet gösteren ‘taş ocakları’ bölgesinde (Seslidere) protesto edildi.
Şöyle bir itiraz ileri sürülebilir: Elektrik enerjisi için gerektiğinde köyler, hatta Samsat ve Hasankeyf gibi ‘tarihî ilçeler’ bile feda edilirken, gözden uzak ve gönülden ırak ‘Senoz Vadisi’ne kim sahip çıkar? Doğrudur, ama gerektiğinde o tarihî ilçelerin feda edilmesi de tartışılmalı değil midir? Türkiye, daha az zararlı olan ya da zararsız olan rüzgâr ve güneş enerjisi metodlarını niçin tercih etmez? Bütün bunlar yapıldıktan sonra, yine de ihtiyaç karşılanmıyorsa ‘çevre’ ve ‘su’ o zaman feda edilsin!
Bunların hiçbirini yapmadan, kolay yoldan ‘kâr’ elde etmek için ‘Senoz Vadisi’nin feda edilmesi yanlıştır, itiraz da zaten bu noktadan yükseliyor.
Senoz Vadisi’nde toplananların elinde taşıdıkları bir ‘afiş’te şöyle yazıyordu: “Bize uysal dediler/ ‘Taş’ı bile yediler.” Yaşananları anlatan başka bir söze ihtiyaç var mı? (Gözden uzak ve gönülden ırak ‘Senoz Vadisi’nde yaşananlarla ilgili olarak şu internet sitelerine bakılabilir: www.senozderesi.com, www.haber53.com)
Menfaati için ‘taş’ları yiyenlerin kısa sürede ‘doymasını’ temenni edelim...
22.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|