Ankara’da kulisler hareketli. Böyle karışık ve sıkıntılı dönemlerde ortaya çıkan senaristler yine sahnede. Her eline kalemi, kâğıdı alan yeni senaryo yazmaya başladı. AKP kapatılırsa şöyle olur, kapatılmazsa böyle olur…
Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın AKP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde açtığı dâvânın ardından AKP “ön savunması”nı süresinin dolmasına iki gün kala verdi. Ancak AKP “savunma” yapmadı, iddialara “cevap” verdi. Salı günü basında tamamı yayınlanan cevaplarda dâvânın “hukukî olmadığı, siyasî bir dâvâ olduğunun üzerinde duruldu. 100 sayfanın üzerindeki “cevaplarda” dikkatimi çeken bir konuyu aktarmakta fayda görüyorum. Refah Partisi kapatma dâvâsında verilen savunmalarda, “İmam hatipleri biz açmadık, AP, DYP açtı” denilirken “Kapatılacak parti varsa onları kapatın” anlamına gelen sözler sarf edilmişti.
AKP’nin savunmasında da Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli’nin İslâm ve laiklikle ilgili açıklamalarından örnekler verilirken, “Bakın onlar neler söylemiş, onların partisi niye kapatılmadı” anlamına gelecek cevaplar verilmesi dikkat çekici. Özellikle Demirel’in Köprü Dergisi’ne verdiği beyanatlarından oluşan “İslâm, Demokrasi, Laiklik” kitabından üç sayfalık bölüm alınmasının anlamı nedir sizce…
* * *
Savunma ya da cevapla ilgili şimdilik bu kadar yazdıktan sonra başta bahsettiğimiz senaryolarla ilgili birkaç not aktaralım.
Başbakan Tayyip Erdoğan “AKP kapatılmayacak” diyor, fakat başkaları da partiyi kapatıp yerine gelecek “emanetçileri” bile belirlemiş durumda. Ali Babacan’dan Cemil Çiçek’e, Köksal Toptan’dan Mehmet Ali Şahin’e kadar herkes emanetçiliğe lâyık görülüyor.
Kapatılma durumundaki senaryolardan birisi de, parti kapatılıp siyasî yasaklı konuma düşecek olan Erdoğan’ın tekrar milletvekili olması ile ilgili. Bu senaryoya göre, bir ilin bütün milletvekilleri istifa ettirilecek. Bu durumda kanunî olarak üç ay içinde seçim olması gerektiği için Erdoğan bu ilden bağımsız aday olarak seçime girip kazanacak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de hükümet kurma görevini “bağımsız milletvekili” Erdoğan’a verecek. Siirt plânı da denilen senaryoya göre 3-4 ay aradan sonra Erdoğan tekrar başbakan olacak.
Peki, Anayasa Mahkemesi partiyi kapatırken, Erdoğan’ın da içinde bulunduğu 40 milletvekili için “siyaset yapamazlar” demesi halinde bu senaryo çürümüş oluyor.
AKP’nin yetkili organları bundan sonra atılacak adımlar için Erdoğan’a tam yetki verdi. Erdoğan şimdi “yol haritası”nı çizmeye çalışıyor. Parti içinde de “çatlak isimler” açıklamalarda bulunuyor. Hatta 28 Şubat döneminde olduğu gibi “ismini vermeyen parti içindeki etkili isimler” partinin hatalarını sıralamaya başladılar. Özellikle ANAP kökenli Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem ve Elazığ Milletvekili Fevzi İşbaşaran ile CHP kökenli İstanbul Milletvekili İbrahim Yiğit’in AKP’nin laiklik ve başörtüsü politikalarını eleştirmesi parti içinde bundan sonrası yaşanacaklar için ilk işâretler oldu.
Bu konudaki asıl dikkatle incelenmesi gereken parti içindeki üst düzey isimsiz birisinden gelen uyarılardı. Şu ana kadar bu üst düzey yetkilinin kimliği ortaya çıkmadı. Sadece tahminler yapılıyor. Bu tahminlerde ilk isim ise Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek… Çiçek bu konuşmayı ne yalanlıyor, ne de sahipleniyor. Cemil Çiçek’in öne çıkmasının sebepleri var tabiî. Abdullah Gül, Köşk’e çıktıktan sonra bakanlar kurulunda ikinci isim olan Cemil Çiçek üzerinden yapılıyor. AKP’nin kapatılma dâvâsında ismi olmayan Çiçek için Fazilet Partisi’nin kapatılmasında da yasaklılar listesinde olmaması dikkatlerin Çiçek’e yönelmesine yol açıyor.
Erdoğan’ın TESEV Başkanı Can Paker’in evinde gazetecilerin dâhil olduğu bir grup insana verdiği yemekte “off the record”lu konuşmaların basında yer almasından sonra sert şekilde yalanlanmasına da burada dikkat çekmememiz gerekiyor. Milletvekillerine kapatma konusunda konuşma yasağı getiren Erdoğan’ın özel yemekte yapılan konuşmaların ucundan-kıyısından sızmasından duyduğu rahatsızlık sonrasında hangi halet-i ruhiyede olduğunu göstermesi açısından önemli.
* * *
AKP savunmasını verdi. Şu anda “sağduyulu, uzlaşmacı, germeyen” bir tavır sergilemeye çalışılıyor. Dâvâ açıldığında ortaya atılan anayasa değişikliği, referandum ve erken seçim gibi seçenekler şu sıralar dillendirilmiyor ya da öyle bir görüntü veriliyor. Fakat yetki Erdoğan’da olduğu için bunlar her an gündeme getirilebilir. Yol haritasında neler olabileceğini önümüzdeki günlerde takip edeceğiz.
09.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|