Bolşevizmi netice veren fikirler Almanya ve Kuzey Avrupa coğrafyasında neşvü nema bulduklarından, komünizmin bu topraklara pek yabancı olmadığını iyi biliyoruz. Almanya’nın Prens Bismarck sonrasındaki yakın tarihi İkinci Dünya Savaşını da içine alarak doğru biçimde incelense, bu güzel kıt’anın elli milyon evlâdını yutan dehşetli harbe de komünizmin sebep olduğu ortaya çıkacaktır.
Rothschild ailesinin techiz ettiği ve son demine kadar finanse ettiği Troçki’nin Sovyet iktidarındaki icaatlarıyla, Almanya’da son zamanlarda uç veren icraatlar arasındaki benzerliği görenler; “Komünizm geri mi geliyor?” endişesine kapılıyorlar. Komünizm veya ahirzamanın “global dinsizlik cereyanı”nın icraatlarını zamanımızda kolaylaştıran hususların başında “unutkanlık” geliyor kanaatindeyiz. Geçen yüz seneyi gayr-ı insanî ve metazori usullerle insanlık tarihinin en vahşi, karanlık ve zulümlü asrı haline getiren “komünizmi” günümüz nesilleri tam bilemiyorlar. Semavî dinlerin sosyal hayattaki tesirlerine savaş açmış, temel insanî ahlâkı yok farzetmiş, aileyi toplumdan kaldırmayı hedeflemiş, mülkiyet, hürriyet ve adalet gibi kavramları defterinden silmiş Troçki hareketinin mahiyeti günümüz insanlarınca bilinseydi; Troçki ve Freud’u bayraklaştıran neocon ve neoliberal hareketler, yeniden dünyayı işgale kalkışmazlardı. Çeşitli hilelerle dünya sermayesini kontrolüne almış ve bu sermaye ile elde ettiği medya ile dünya kamuoyunu kandıran günümüzün “yeni komünizmini” eskisiyle mukayese etmeden önce, bolşevizm hareketini biraz daha tanımaya çalışalım...
Komünizmin dayandığı felsefî fikirlerin ortaya çıkış tarihinden tâ İkinci Dünya Savaşının sonlarına kadarki zamanları bizzat yaşayan Bediüzzaman Hazretleri, dinsizlik fikirlerini tarumar eden Kur’ân’ın tefsiri Risale-i Nur Külliyatında; bu fikrin mahiyetini, hedeflerini, tahribat metodlarını ve insaniyet üzerindeki dehşetli etkilerini satır aralarında gayet nezih bir üslupla bize bildiriyor. Şekil ve metod değiştirerek yeniden insanlığa saldıran bu cereyanın mahiyetini öğrenmek isteyenler, mutlaka Risale-i Nur’u okumalıdır. Genel bir fikir için külliyatta bu dehşetli dinsizlik hareketini anlatan bazı ifadeleri gelişi-güzel arz etmek istiyorum: “İnkâr-ı uluhiyet”, “bütün düzen ve medeniyetlere düşman”, “ehl-i namusun kızlarını ve kadınlarını serserilere peşkeş çeken”, “hamamlarında çıplak olarak kadın ve erkekleri zoraki dolduran”, “Allah’ı ve ahireti inkâr eden”, “kardeşi kardeşe öldürten”, “bütün semavî dinlere ve bu dinlerden gelen geleneklere karşı koyan”, “aileyi ortadan kaldırmaya çalışan”, “insan nesil ve nesebini birbirine karıştıran”, “şimalden çıkan küfr-ü mutlak”, “ehl-i namusun servetini serserilere ibahe etmesini alet ederek dehşetli bir kuvvetle gelen”, “İkinci Dünya Savaşı deccalâne bir vahşet doğurmuş” gibi ifadelerle satırlarında anlatan bu dehşetli fikrin temellerinin Bediüzzamanca yerle bir edildiğini de bu vesile ile belirtmiş olalım.
Üstad Hazretlerinin “Şimal cereyanı” olarak da vasıflandırdığı komünizmin geçmişte bilhassa Rusya ve Doğu Avrupa’daki icraatlarını ifade eden yukarıdaki kelimeler üzerinde teker teker düşündüğümde, günümüz Almanya’sındaki tedaîlerini ayrıca not edelim.
Kanunlar perdesi altında, hürriyet maskesiyle ve topladığı dehşetli sermayenin oluşturduğu efkâr-ı ammeyle Almanya’da son zamanlarda yapılmak istenenleri elbette biliyorsunuz:
- Çocuklar sekiz ayından itibaren devlet yetiştirme yurtlarına verilecek.
- Geleneksel aile yerine artık “birey” devletçe muhatap alınacak ve aile çerçevesindeki sosyal devlet yetkili farz edilecek. Bilhassa kadınlar mecburen çalışacak.
- Kadının iffetini koruyan “İslâmî tesettüre” mümkün olduğu kadar karşı konulacak. Meselâ öğretmenlere tesettür yasağı gibi.
- Okullarda kız-erkek çıplak olarak havuzlara girmeye mecbur edilecek.
- Ücretler kısılacak herkes devlete muhtaç hale getirilip, devletçe hayatları dizayn edilecek.
- Semavî dinlerin sosyal hayattaki sembolleri ve terimleri yok edilmeye çalışılacak.
- Geleneksel ahlâk yerine materyalist ahlâk esas alınacak.
- Çocukların eğitimi ailelerden alınıp, dinsizliği esas alan kurumlara verilecek.
Buna benzer daha nice icraata kapı aralayacak kanun maddelerinin bazen medya baskısıyla ve bazen de hukuksuzluğa kurban giden idare mahkemeleri kararlarıyla meclisten ve mahkemelerden peş peşe çıkması, ister istemez komünizmin bu topraklara yeniden dönüşünü haber veriyor.
Burada bizi dehşete düşüren iki husus var: Birincisi, insanların hukuk ve adalete olan güvenini sarsarak kaos ve terör ortamının hazırlanması. Diğeri ise global “çekirge sürüsünün” yardımıyla Alman toplumunun fukaralaştırarak “sosyal kaos”un hedeflenmesidir.
Dünkü Troçki ve Freudcular, metazori usülleri, kanlı ihtilâlleri ve askerî rejimleri kullanmışlardı. Günümüzdekiler ise hürriyet ve medeniyet perdesi altında aynı neticeye gidecek farklı metodları esas alıyorlar.
Devlet idarecileri, STK’lar ve global organizasyonlarla hedefe ilerliyor. Dehşetli bir cemaatî kuvvetle organize olamamış insanlığın üzerine hücum ediyor. Ailenin yok edilmesi, insanın köleleştirilmesi, sermayenin halkların elinden alınması, semavî dinlerin devre dışı bırakılması, sürekli terör ve devrimin yolaçacağı kalıcı istibdatlar komünizmin hedefleri değil mi? Almanya’nın bilhassa şu son zamanlardındaki icraatları, Avrupalı neocon ve neoliberal kökenli siyasetçilerin yapmak istedikleri, ister istemez Troçki, Freud, Lenin, Karl Marks gibi tarihî kişilerin icraatlarını hatıra getiriyor. Bizden söylemesi.
23.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|