Halkı coğrafyasından koparılmış, büyük şehirlerin varoşlarına mahkûm edilmiş “doğu ve güneydoğu bölgemizin” başına gelenlerin, Türkiye boyutunda anlaşılamayacağını önceki yazılarımızda arz etmiştik. İslâm coğrafyasındaki anarşi, terör, kaos ve ihtilâfı besleyecek bir coğrafyaya ihtiyacı olan “global barış düşmanlarının” vatanımızın bu parçasını kullandıklarını elbette biliyorsunuz. Amerika’daki “savaş enstitülerinin” beyanatlarını hatırlıyorsunuz. Zeyno Baran'lı, Talabani ve Barzani'li Washington toplantılarını da henüz unutmamışsınızdır. Ne Amerikan, ne Türk ve ne de Kürt inisiyatifine dayanmayan bir “savaş ve terör koalisyonu” yine bu bölgemizde ilgili projeleri gözden geçirmiş, bize rağmen buralarda icra edilecek faaliyetleri konuşmuşlardı. Üzülerek beyan edeyim ki; bu meselede hükümetimiz ya inisiyatif sahibi olamıyor veyahut onlarla anlaştığından, zevahiri kayıkçı kavgalarıyla kurtarmaya çalışıyor.
Kürtsüz bir Kürdistan düşüncesi pek de yeni sayılmaz. Şeyh Said hadisesi bahane edilerek bölgede öldürülen masum yüz elli bin insana, bölgeden sürgün edilen daha yüz binleri de ilâve ettiğimizde, hadisenin cumhuriyetin ta ilk yıllarına dayandığını görüyoruz. Kemalistlerin “global barış karşıtlarının” yardımıyla gerçekleştirdikleri “bölge operasyonlarını” da hesapladığınızda tablonun bir tarafıyla tamamlandığını göreceksiniz. Hepimiz biliyoruz ki; Mardin, Van, Diyarbakır, Urfa, Batman, Siirt, Bingöl ve Doğubeyazıt gibi şark merkezlerimizin nüfuslarının üç dört misli şu anda Türkiye’nin diğer bölgelerinde yaşamaya mecbur edilmiş. Mersin, Adana, Antalya, Aydın, İzmir, Denizli, Manisa ve diğer büyük şehirlerdeki şarklıların oradaki sefaletlerinin içinde rahat bırakılmadıkları da ayrı bir vakıa… Yani Kürtlerden soyutlanan bir Kürdistan… Kaldı ki o bölgelerde yalnızca Kürtler de yaşamıyordu. Bu belâdan Kürtçe bilmeyen nice yüz binlerce Türk, Arap ve Süryanî aileler de nasibini almışlar. Doğrusu birileri bu coğrafyayı halkından temizleyerek kontrol altında tutmak istiyor. Bazılarımız meşhur İngiliz siyasetinden dem vuracaklar. Diğerleri “Çekiç Güç hikâyesini” anlatacaklar. Bir başkası mister Bush'un İslâm coğrafyasına demokrasi ihracatından… Bizi, evvelâ Türkiye içinde yapılanlar kadar, yapılması farz olduğu halde oradaki bir kaç kişiyi rüşvet ile susturup dağıtarak yapılmayanlar ilgilendiriyor.
Coğrafî şartların yer yer “haşin” olduğu bu bölgedeki insanlara: “Siz buralarda nasıl yaşayabiliyorsunuz! Çekin gidin doğru dürüst bir memlekete!” diyen bazı memurların yanı sıra, “Birkaç hane için devleti zarara sokamam, yol yapamam, su getiremem, köprü ve menfezleri yapamam” diyen idarî memurlar da, bölge halkının yorganını merkebinin sırtına vurmasına sebep olmuş.
Doğu bölgemiz engebeli ve sarp olsa da, ancak Doğu Karadeniz ve Güney Toroslarımız kadar olabilir. Karadeniz halkını, vatan sevgisinden dolayı tebrik etmemek mümkün değil. On parçaya bölünmüş “baba yadigârı toprakları” yine de boş bırakmamışlar. Güzel evler inşa etmişler… Güney Toroslarımızı dolaşanlar bilir. Asfaltsız yayla yolu ve dağ patikası kalmayacak şekilde imar edilmiş. Bu cennet misal yurdun yanı sıra, Doğu ve Güneydoğu coğrafyasına devletin “imarsızlık” yoluyla ayrı bir zulümde bulunduğu söyleyenler pek de haksız sayılmıyorlar.
12 asırdan bu yana İslâmiyetle yoğrulmuş, kültürü, estetiği, inancı ve hatta diliyle de İslâmiyetle mezc olmuş bir milleti temsil edebilmek için evvelâ iyi bir Müslüman olmak gerekiyor. 1970'li yıllarda Mao’cu, 80'li yıllarda Apo’cu ve şimdi de Devrimci Kemalist geçinenlerin Kürtlükle alâkası ne kadar olur? İşte bu kan ve doku uyuşmazlığından olacak ki; İslâm dünyasının en stratejik bölgesi olan bu coğrafyayı, “savaş taraftarları” kendi insanımızdan temizleyerek militanlarına teslim etmek istiyorlar. Global hipnotizma ve manyetizma aletlerinden uzak durarak yukarıdaki iddialara cevap vermek isteyenlere köşemiz her zaman açıktır. Ortadoğu barışının coğrafî merkezi sayılan “Doğu ve Güneydoğumuz” ile ilgili daha geniş bilgi için Bediüzzaman Hazretlerinin Emirdağ Lâhikası isimli eserinin 437. sayfasına bakabilirsiniz. (Yeni Asya Yayınları, 1994 Germany)
18.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|