Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Genelkurmay sitesinde yayınlanan 27 Nisan e-muhtırasının seçim sonuçları üzerindeki etkisi net oldu. AKP’nin yüzde 47 oy oranına ulaşmasında önemli unsurlardan biri olarak kayda geçti. Askerî cenah seçimden sonra sessizliği tercih etti. Zaman zaman kamuoyunun tartıştığı konularda askerin görüşünü merak edenler kokteyllerde alabildikleri demeçlerle beklentilerini karşılama yolunu seçti.
Ayaküstü demeçlerle tatmin olmayan belli bir kesim, o sıralarda askerin “kamuoyu önünde fazla görünmeyerek etkisini devam ettireceğini” ileri sürüyordu.
Tam olarak ne anlam ifade ettiği bilinmeyen bu iddiayı şimdi daha iyi anlayabilecek veriler var elimizde. Bunlar bir tesadüf mü yoksa bilinçli bir söylem miydi?
Siz karar verin…
***
AKP’ye kapatılma dâvâsının açılmasından sonra dâvâyı eleştirenler bunun “yargı darbesi” olduğunda hemfikirdi. Her ne kadar askerî darbeye alışmış bir ülkede yargı darbesi hafif kalıyor gibi görünse de içi boş bir söylem olmadığı görüldü.
Önceki gün Yargıtay Başkanlar Kurulu hiç gereği yokken zehir zemberek bir bildiri yayınladı. Dikkat ettim. Bildiriyi sevinçle karşılayanlar ortak ifade ile bunun yargı muhtırası olduğunu söyleyerek formüle etmişti: “Y-muhtıra.”
27 Nisan yanlışından ders alındığına inanılmaya başlandığı bir süreçte bundan üzüntü duyanlar çöl ortasında suya kavuşmuş gibi Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun açıklamasına sarıldı. Onlar sarıldıkça yukarıda geçen iddianın ciddiyeti de anlaşıldı.
Şimdi moda değişti. Tam olmasak da yarı buçuk çağdaşlaştık. Az buçuk müreffehleştik. Demokrasimiz topal da olsa değişime ayak uydurduk.
Artık “askerî darbe” out “yargı darbesi” in. “Askerî muhtıra” out “yargı muhtırası” in. Bundan sonraki adımda TRT ekranlarından yönetime el koyan cübbeliler görülür mü?
Siz cevap verin…
***
Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun açıklaması Avrupa Parlamentosu’nda, Türkiye Raporu’nun görüşülmesine “tesadüf” etti. Tesadüfün AB’ye tekabül eden kısmında kaostan tek çıkış yolu da gösterildi. Hollandalı “Hıristiyan Demokrat” Parlamenter Ria Oomen-Ruijten tarafından kaleme alınan raporda, “Muhafazakâr Demokrat” hükümete tek çözüm yolu da gösterildi:
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2008 yılının demokrasi alanında reform yılı olacağını ilân etmişti bu taahhüdünü yerine getirmesini bekliyoruz.”
Ulusalcı-Ergenekoncuların korkulu rüyası Olli Rehn de “tek ilâcın” “reformların uygulanması” olduğunu söyledi. Bir çok kişi ta başından beri aynı reçeteyi sundu ama hükümet dikkate almadı.
Belki Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun ifadesiyle yazarsak tesiri olur: Reformlar engellenemeyecek bir hızla yapılsın. Statükonun başı dönsün… Döner mi?
Siz söyleyin…
23.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|