Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 17 Mayıs 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

S. Bahattin YAŞAR

Ben kendime, sizin bana baktığınız gözle bakmıyorum



KENDİNİ BİLEN, HADDİNİ BİLİR

Başa gelenler, kendini bilmezlikten geliyor.

İnsan kendisini tanısa, başkasının yanlış tanımasına fazla da ehemmiyet yüklemez. Ama kendisini başkalarının bakışları ve değerlendirmeleriyle değerlendirmeye kalkınca, o zaman ortaya çok değişik yorumlar ve yaklaşımlar çıkıyor.

Kendini bilen, başkasının haddi aşan tenkisine de beğenisine de ehemmiyet vermeyecektir. Kendisinde olmayan bir şey kendisine iletildiğinde onu alıp benimsemeyecektir. Tabiî bu hem tenkit anlamındadır, hem de tebrik.

Hayat içerisinde tenkit ve tebriki içine alan pek çok örneklerle karşılaşıyoruz. Yani bu şekil yaklaşımlara nasıl mukabele edeceğiz? Yapılan olumsuz tenkidin haddi aştığını, bizi olumsuzlaştırdığını düşünüyor ve vicdanen de bu tenkidi hak etmediğimizi düşünüyorsak, o zaman böyle bir yoruma karşı bir duruş koymak hakkımız olmayacak mıdır?

Şimdi düşünelim, makamının gereğini yerine getiremeyen bir beyefendi ile konuşuyoruz. Biraz da şaka yollu, “hani sen neci oluyorsun” kabilinden bir cümle kurdu. Tabiî bu cümleyi kimin kurduğuna, ne niyetle kurduğuna da bakmak gerekiyor. Bir kardeş, bir dost bu cümleyi kursa, nefsim hak ediyor denir. Ama senin dâvânı, senin değer yargılarını küçümseyen birisi kurmuşsa, orada söyleyeceklerimizin bulunduğunu belirtmek ve söylemek kabalık olmasa gerektir.

Kendisinin yerine getirmesi gereken bir işi aksatması dolayısıyla özür dilemesi gerekirken, muhataba yükleme yapması karşısında, şöyle bir cümle kurmak haddi aşmak olmayacaktır herhalde?

“Siz beni hangi gözle, nasıl değerlendiriyorsunuz bilmiyorum. Ama bilesiniz ki ben kendime sizin bana baktığınız gözle bakmıyorum.”

Tabiî böyle bir cümle zayıfı güçlü kılıyor ve izzet hali içerisinde olan zayıfa, muhataba özür dilemeyi beraberinde getiriyor.

TENKİT NEDEN YAPILIR?

Omuzumuzdaki bir akrebi bize gösteren kardeşimize duâ etmek yaraşır. O bizim kötülüğümüzü istemiyordur. Yanlışımızı gidermek istiyordur. Zaten tenkit bunun için yapılmalıdır.

Peki yapılan tenkide hisler karışmışsa, duygular kontrolden çıkmışsa ne yapılmalıdır?

Çalışan, bir şeyler üreten, iş yapan insanların dikkate almaları gereken çok önemli bir kural var; tenkide açık olmak.

Burada da ölçü, eğer tenkit eden kişi de çalışan, üreten ve daha mükemmeli olsun tasası taşıyan birisiyse, o tenkit dikkate alınmalıdır.

Ama yapılan tenkidin sahibi, sorunun bir parçası olup, ama çözümün bir parçası değilse, o tenkit içinde iyi niyet taşımıyor demektir.

Şevk kırıcı, faaliyetlerden alıkoyucu, ihlâsı zedeleyici tenkitlere bariyer uygulamak en sağlıklısıdır. “Kardeşlerinizi tenkit etmeyiniz” düsturu, beraberinde şevk, heyecan, gayret, çalışmak taşımayan konuşmakları yapmamaya dönük bir ikaz içermektedir.

Hele hele tenkit edilen insanın bulunmadığı bir ortamda, neyin neden kaynaklandığını bilmeden yapılacak tenkitler, ileri geri konuşmalar gıybet hali içereceğinden, hiçbir şey yapamıyorsak dinleyici bari olmamak en güzel davranış olur. Böyle konuşan bir insana, yaptığının hiç de doğru olmadığını, hiç de yakışık almadığını, böyle bir tavrın ancak ‘alçakların silâhı olduğunu’, ‘mü’min kardeşinin etini yemek anlamı içerdiğini’ ona hissettirmek, önemli bir duruş örneğidir.

HER ELEŞTİRİ, İÇİNDE BİR FIRSAT TAŞIR

Tabiî çalışan, üreten, iş yapan kişi yapıcı eleştiriye her zaman açık durmalıdır ki gelişsin. Hatta insan kendisini düşmanlarıyla tanır. Çünkü dost kusur görmüyor. Düşmanın eleştirdiği noktaları senin yetersiz kaldığın göremediğin noktalar olarak ele almak doğrudur.

Nitekim yüzlerce suç isnatları yapılan bir dâvânın savunucusu, ne yaptığını, neye hizmet ettiğini bildiği ve attığı bütün adımların mantıksal altyapısını bilerek attığı için, müdafaalarını da aynı titizliği sürdürerek yapmıştır.

Hak bildiğin yolda, attığın adımların savunucusu olmak, en az o fikirleri taşımak kadar büyük bir davranıştır. Elbette böyle bir duruş birilerini rahatsız edebilecektir. Birilerini rahatsız edecek diye, siz o büyük dâvâyı savunmaktan vaz mı geçeceksiniz? Elbette hayır. Belki en ince detaylarına kadar o dâvâya vakıf olmak ve savunmak ortaya çıkan sonuç olmalıdır.

Amelin nasıllığını belirleyen niyettir. Niyetin de ruhu ihlâstır.

O zaman ne yapılan haksız tenkidin bizi yıkmasına müsaade etmeli, ne de hak etmediğimiz ölçüsüz beğeni ifadelerinin ayaklarımızı yerden kesmesine müsaade etmelidir.

Evet ilgilisinin yerinde tenkidi, gelişmeye vesiledir.

Her tenkit, -fırsat bilen için- bir basamak daha çıkmaktır.

Eleştiriyi faaliyete olan ilginin bir sonucu olarak görmek gerekiyor.

17.05.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (10.05.2008) - İlham, ikramdır

  (03.05.2008) - İnsan, namazı kadardır

  (19.04.2008) - İnsanlık köyü Onunla (asm) güzelleşti

  (05.04.2008) - Diplomalı hamallardan çekiyoruz

  (29.03.2008) - Gün ‘ömür’de; ömür ‘gün’dedir

  (15.03.2008) - Korku tahlili

  (08.03.2008) - Her gün/an “özel”dir

  (01.03.2008) - Mânâ-i harfî okulu: Risâle-i Nur Külliyatı

  (23.02.2008) - Hayat, îmanla anlamlıdır - 2

  (16.02.2008) - Hayat, imanla anlamlıdır - (1)

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT