ldükten sonra diriliş insanlığın en önemli meselesidir. Yaşamaktan daha önemlidir. Eğer hayatın sonu yok olup gitmekse bundan daha fazla insana acı veren ne olabilir?
İnsan bütün ruhu, kalbi, vicdanı, kabiliyetleri ve duygularıyla ölümsüzlük ister. En küçük bir duygu bile yokluğa, hiçliğe razı olmaz. Bediüzzaman Hazretlerinin dediği gibi hayal duygusunun bile yokluğa tahammülü yoktur. “Çocukluğumda hayalimden sordum” der. “Sana bir milyon sene mutlu bir hayat. Ama sonuçta bir hiç olup gideceksin. Bunu mu istersin? Yoksa, sonsuz, fakat meşakkatli bir hayat. Hangisini istersin?” dedim. Hayalin, bir “Ah!” çekip, “Meşakkatli de olsa ebedî bir hayatı tercih ederim” dediğini söyler. Sonra ekler: “Aklın bir hizmetçisi olan hayal yokluğa razı olmazsa akıl, ruh, kal, vicdan gibi kabiliyetler hiç yokluğa razı olurlar mı?” Çiçeklerden gökteki güneşe kadar her şey emrine verilen yeryüzünün halifesi ve kâinat ağacının en önemli meyvesi olan insanın yokluğa tahammülü yoktur. İnsan, tarlasından elde ettiği ürünleri toplayıp denize dökmez. Kâinat ağacının meyvesi olan insanın da yokluğa atılması düşünülemez. Bediüzzaman Hazretleri inkârcılığın, Allah’a ve ahirete imanın, öldükten sona dirilişin yok edilmeye çalışıldığı bir dönemde Onuncu Söz olan Haşir (Diriliş) Risâlesini kaleme almıştı. İbn-i Sina gibi dahilerin “Akıl bu meselenin izahını yapamaz. Bu naklî bir meseledir. Kur’ân söylemiş biz de inanırız” dediği, ispatı çetin diriliş meselesini bu risâlesinde çocukların dahi anlayabileceği bir tarzda ispata, açıklamaya muvaffak olmuştur. Abdullah Cevdet gibi ateist birisi bu risâle eline geçtiğinde hayretini gizleyememiş, “Evet, ben ahirete inanmıyorum. Ama yokluğunu da ispat edemem. Bediüzzaman ise ‘Ahiret vardır’ diyor ve varlığını ispat ediyor” diye izah ve ispatlar karşısında acziyetini ifade etmek zorunda kalmıştır. Cenâb-ı Hak, ahirette yaratacağı işlerde aklın kabulde zorlanmaması, kolayca inanabilmesi için dünyada bir kısım örneklerini yaratır ve akla yaklaştırır.
Dirilişin yüzlerce, binlerce örneklerinden biri de kışta ölmüş arzın baharda yeniden dirilişidir. Bir milyon bitki türlerini baharda yeniden dirilten Cenâb-ı Hak, kupkuru arzın, bitki ve ağaçların baharda yeniden dirilişini gözlerimizin önüne sererek sonsuz kudreti için dirilişin hiç de zor olmadığını, olmayacağını göstermektedir. Hz. Âdem’den itibaren on binlerce baharı yaratarak sonsuz kudretini gösteren Allah, yeryüzünü dirilttiği gibi insanı da dirilteceğini açıkça ispat etmektedir.
Haşir Risâlesinin Onuncu Sûret ve Hakikat’inde arzın dirilişi anlatılarak öldükten sonraki diriliş akla yaklaştırılmaktadır. Perşembe akşamı İzmit Derinceli dostlarla ilçelerinde yaptığımız sohbetin konusu baharın dirilişinden insanın dirilişine bir bakıştı. İştiyak dolu gözlerle bu hakikatleri yeniden duymanın hazzına eren dostlar, insanımızın bu gerçeklere ne kadar muhtaç olduklarını lisan-ı halleriyle gösteriyorlardı. Öyle ya bütün dünyayı insana verseniz, ama sonuçta bir hiç olup gidecekse ne kıymeti var.
İşte en küçük canlının en küçük bir ihtiyacına dahi cevap veren Cenâb-ı Hak, muhatap ve dost edindiği insan gibi şerefli bir varlığı yokluğa atıp mahvetmeyecek, öldükten sonra tekrar diriltip ebedî bir hayatta çok daha mükemmel bir şekilde ihsan ve ikramlarını yapmaya devam edecektir.
İnsan ruhu başka nasıl doyup huzur bulabilir?
17.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|