Faizin her nevini öldürmeli
Bütün ihtilâlât ve fesadın asıl mâdeni ve bütün ahlâk-ı rezilenin muharrik ve menbaı, tek iki kelimedir.
Birinci kelime: “Ben tok olsam, başkası açlıktan ölse bana ne.”
İkinci kelime: “İstirahatim için zahmet çek; sen çalış, ben yiyeyim.”
Birinci kelimenin ırkını kesecek tek bir devâsı var ki, o da vücub-u zekâttır. İkinci kelimenin devâsı hurmet-i ribâdır. Adalet-i Kur’âniye âlem kapısında durup, ribâya “Yasaktır, girmeye hakkın yoktur” der. Beşer bu emri dinlemedi, büyük bir sille yedi. Daha müthişini yemeden dinlemeli.
Mektûbât, Hakikat Çekirdekleri, s. 456
***
Beşer, hayatını isterse enva-ı ribâyı öldürmeli.
Tabaka-i havâstan tabaka-i avâma sıla-i rahm kopmuştur. Aşağıdan fırlıyor sadâ-i ihtilâli, vâveylâ-i intikamı, kin ve hased enîni.
Yukarıdan iniyor zulüm ve tahkir ateşi, tekebbürün sıkleti, tahakküm sâikası.
Aşağıdan çıkmalı tahabbüb ve itaat, hürmet ve hem imtisâl. Fakat merhamet ve ihsan yukarıdan inmeli. Hem şefkat ve terbiye. Beşer bunu isterse sarılmalı zekâta, ribâyı tard etmeli. Kur’ân’ın adâleti bâb-ı âlemde durup, ribâya der: “Yasaktır; hakkın yoktur, dönmeli.”
Dinlemedi bu emri, beşer yedi bir sille.HAŞİYE Müthişini yemeden bu emri dinlemeli.
Haşiye: Kuvvetli bir işaret-i gaybiyedir. Evet, beşer dinlemedi, bu İkinci Harb-i Umumi ile dehşetli silsileyi de yedi.
Sözler, Lemeât, s. 648
***
Zekâtın vücubu ile ribanın hurmetinde büyük bir hikmet, yüksek bir maslahat, geniş bir rahmet vardır. (...)
Arkadaş! Heyet-i içtimâiyenin hayatını koruyan intizamın en büyük şartı, insanların tabakaları arasında boşluk kalmamasıdır. Havas kısmı avamdan, zengin kısmı fukaradan hatt-ı muvasalayı kesecek derecede uzaklaşmamaları lazımdır. Bu tabakalar arasında muvasalayı temin eden zekat ve muavenettir. Halbuki vücub-u zekat ile hurmet-i ribaya müraat etmediklerinden, tabakalar arası gittikçe gerginleşir, hatt-ı muvasala kesilir, sıla-i rahim kalmaz. Bu yüzdendir ki, aşağı tabakadan yukarı tabakaya ihtiram, itaat, muhabbet yerine ihtilal sadaları, haset bağırtıları, kin ve nefret vaveylaları yükselir. Kezalik, yüksek tabakadan aşağı tabakaya merhamet, ihsan, taltif yerine zulüm ateşleri, tahakkümler, şimşek gibi tahkirler yağıyor. Maalesef, tabaka-i havastaki meziyetler, tevazu ve terahhuma sebep iken, tekebbür ve gurura bais oluyor. Tabaka-i fukaradaki acz ve fakirlik, ihsan ve merhameti mucip iken, esaret ve sefaleti intaç ediyor. Eğer bu söylediklerime bir şahit istersen alem-i medeniyete bak, istediğin kadar şahitler mevcuttur.
İşârâtü’l-İ’câz, s. 49
ihtilâlât: İhtilâller, isyanlar, karışıklıklar.
fesad: Bozgunculuk.
ahlâk-ı rezile: Rezil ahlâk.
muharrik: Tahrik eden, harekete geçiren.
vücub-u zekât: Zekâtın farz olması.
hurmet-i ribâ: Faiz haram oluşu.
ribâ: Faiz.
enva-ı ribâ: Fâizin çeşitleri. Her çeşit fâiz.
sıla-i rahm: Akrabayı ziyâret etme.
sadâ-i ihtilâli: İhtilâl sesleri.
vâveylâ-i intikam: İntikam çığlıkları.
enîn: Acı ve sızıdan inleyiş.
tekebbür: Kibirlenme, büyüklenme.
sıklet: Ağırlık.
tahabbüb: Sevgi göstermek.
bâb-ı âlem: Âlem kapısı.
heyet-i içtimâiye: Toplum hayatı.
havas: Mârifet ve yaşayışça üstün olan, üst tabaka
hatt-ı muvasala: Buluşma çizgisi, kavuşma yeri.
muavenet: Yardım.
|