Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 17 Mayıs 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kazım GÜLEÇYÜZ

Bir yıl sonra



Çankaya’ya çıkmasına ramak kalmış gibi göründüğü bir noktada oraya ulaşması son anda engellenen Gül’ün, on yıl önce 28 Şubat süreci başladığında özel bir sohbetinde “Bediüzzaman’ın haklılığını 28 Şubat duvarına çarpınca anladık” dediğini duymuştuk. (...)

Evet, Gül ve arkadaşları 28 Şubat tecrübesinden sonra “din adına siyaset”in yanlışlığını daha iyi gördüler. Bu sebeple, yeni politikalarını daha doğru ve gerçekçi bir zemine bina etmeye çalıştılar. Ama bu çizgiyi tam olarak tutturamadılar.

“Değiştik, eski yanlışlarımızı terk ettik” diyerek yola devam ettiler, ama doğrudan iktidara talip olmaktan vazgeçmediler. Böyle olunca da karşıtlarının “takiyye” kuşkusundan kurtulamadılar. Değiştiklerini ispatlamak için yaptıkları kimi işler ise, yer yer “savrulma” boyutuna ulaştı.

Sonuçta “İsa’ya da, Musa’ya da yaranamama” deyişiyle anlatılan duruma sürüklendiler.

Eğer yeni kimlikleriyle hiç değilse bir-iki dönem muhalefette kalmayı veya orta sağ bir kitle partisinde yer alıp şimdilik vitrine çıkmamayı tercih etselerdi ve bu süreçte hem kendilerini geliştirmeye, hem de kamuoyunu hazırlamaya çalışsalardı, ülkenin geleceğinde olumlu anlamda çok daha kalıcı ve sağlıklı bir yer edinirlerdi.

Öyle yapmadılar ve kurulmalarının hemen akabinde iktidara gelmelerinden dört buçuk yıl sonra karşı karşıya kaldıkları tablo meydanda.

Evet, Gül’ün, diğer AKP’lilerin, siyasetle meşgul olan herkesin Said Nursî’den alacakları çok önemli mesajlar var. Gül ve arkadaşları bu mesajların bir kısmını, ancak 28 Şubat duvarına çarptıktan sonra anlayıp gereğine uygun davrandılar ve karşılığını kısa sürede elde ettikleri başarılarla aldılar; ama alıp uymaları gereken başka mesajlar da mevcut ve o parlak başarılarının ardından şimdi içine sürüklendikleri büyük sıkıntı, onlara uymamalarının bir neticesi.

Peki, seçilmesi son anda, akla hayale gelmedik taktiklerle engellenen Gül seçilseydi ne olurdu? Kanaatimiz o ki, oraya çıktığına çıkacağına pişman edilir; amansız bir ablukaya alınarak iş yapamaz hale getirilir ve dahası sıkıntı bütün Türkiye’de iyice katmerlenerek artardı...

***

Yukarıdaki pasajlar, bir sene önce, 27 Nisan sürecinin sıcak ortamında 11.5.2007 günü bu köşede yayınlanan yazımızda yer almıştı.

Sonrasında bilinen gelişmeler oldu. 22 Temmuz’da seçime gidildi. AKP 3 Kasım’da yüzde 34 olan oy oranını yüzde 47’ye yükseltti. Yeni Meclis ilk iş olarak, 27 Nisan muhtırası ve Anayasa Mahkemesinin 367 kararı ile cumhurbaşkanı seçilmesi engellenmiş olan Gül’ü Çankaya’ya çıkardı. Gül, yaklaşık dokuz aydır Köşkte.

Bu, AKP’nin 3 Kasım 2002’de iktidar olmasından sonra hep beklediği ve özlemini çektiği bir tabloydu. Çünkü yapmak istediği birçok şey, Çankaya engeline takıldığı için akim kalıyordu. Ama artık bu engel ortadan kalkmış, hükümet-Çankaya uyumu nihayet sağlanmıştı.

Dolayısıyla, evvelce yapılamayan ve yapılmak istendiği halde Köşk engeli sebebiyle sonuçlandırılamayan temel reformları birbiri peşi sıra gündeme getirip neticelendirmek ve beş yıldır ertelenen sözleri tahakkuk ettirmek artık mümkün hale gelmişti. Ama ne yazık ki öyle olmadı.

Cumhurbaşkanı seçiminden sonra ilk iş olarak gündeme getirilir gibi yapılan yeni anayasa girişimi rafa kaldırıldı. Başörtüsünü üniversitelerle sınırlı olarak kaldırma projesinin tetiklediği zincirleme gelişmeler de herkesin mâlûmu.

Gelinen noktada AKP 22 Temmuz zaferinin neresinde? Gül, cumhurbaşkanı koltuğunda oturmaktan mutlu mu? İşin buraya gelmesi engellenemez miydi? Yine nerede yanlış yapıldı?

Geçen yıl Gül’e çıkarılan 367 engeli 22 Temmuz seçimiyle aşılmıştı. Peki, şimdi Gül’ü de kapsayan kapatma dâvâsı nasıl bertaraf edilecek?

Yeni bir seçimle mi? Erdoğan’a göre çare bu değil? Peki ne? İyice sisteme teslim olmak mı?

17.05.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (16.05.2008) - 60 yıllık düğüm

  (15.05.2008) - 301 genelgesi

  (14.05.2008) - Paris'ten gelen soru

  (13.05.2008) - Ders çıkarmak

  (10.05.2008) - Tartışılan satış

  (09.05.2008) - Felâket ve saadet

  (08.05.2008) - “STK lideri Erdoğan”

  (07.05.2008) - Yalnız adam

  (06.05.2008) - Bu nasıl manifesto?

  (04.05.2008) - Vazife ve netice

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT