Zülfü Livaneli dün Vatan’da çıkan yazısında, Paris’ten telefon eden bir arkadaşının sorduğu ilginç suali aktarıyor:
“Sizde neden Atatürk Camii yok?”
Ve devamında şunları yazıyor:
“Şaşırdım kaldım. Eminim ki, bugüne kadar bu soru hiçbir Türkün aklına gelmemiştir.”
Devamında, şunları düşündüğünü anlatıyor:
“Bu ülkede Fatih Sultan Mehmet’in adına cami var. Süleymaniye, Selimiye gibi camiler padişahların adını taşıyor. Hatta valide sultanlar, vezirler, komutanlar adına da camiler var. Özel kişiler adına da cami yaptırılmış.
“Yeni camilerimizden birisi Kocatepe adını taşıyor, ama o tepeyle bütünleşmiş olan komutanın adına yapılmış bir cami yok.”
Sonrasında “Acaba olsaydı din çıkışlı itirazlar azalır mıydı?” diye soruyor, ama “inanç sömürüsü” olarak nitelediği böyle birşeyin laiklik ilkesine aykırı olacağına hükmediyor ve “Dinle devleti ayıran devlet kurucusu adına cami yapılmaması doğru” kanaatine varıyor Livaneli.
Yazar her ne kadar “Atatürk Camii niye yok?” sualinin, bugüne kadar hiçbir Türkün aklına gelmediğinden eminse de, biz evvelce aynı konuyu iki kez işlediğimizi hatırlatmak istiyoruz.
Bunlardan biri, Diyanet İşleri Başkanının “camide daha fazla Atatürk vurgusu yapma” gereğinden dem vuran sözlerini eleştirdiğimiz 28.8.06 tarihli yazımız. O yazıdan birkaç pasaj:
“Eğer Cuma hutbelerinde Osmanlı sultanlarının isimleri anılıp onlara dua edilmesi örnek alınıyor ve Atatürk’ün de devlet kurucusu olarak onlar gibi görülmesi isteniyorsa...
“Arada çok önemli ve ciddî farklar var.
“Bir defa, Osmanlı sultanları dinle devletin iç içe olduğu bir sistemin hükümdarlarıydı ve Yavuz’dan itibaren de halife ünvanını taşımışlardı. Ama Atatürk bu sistemi ilga etti ve laiklik adına dinin devletle alâkasını kesti.
“İkincisi, Osmanlı sultanlarının dinle olan sıcak ve yakın ilgisinin müşahhas tezahürlerinden biri, adlarına inşa edilen selâtin camileri. Süleymaniye, Fatih, Selimiye, Sultanahmet, Yavuz Selim, Beyazıt en bilinen örnekler.
“Peki, Atatürk adını taşıyan bir cami var mı? Anıtkabir’in karşı tepesine inşa edilen camiye dahi niye Atatürk’ün adı verilemedi?
“Zira bu, Atatürk ve onun adına uygulanan jakoben laiklik anlayışı ile bağdaştırılamadı.
“Ayrıca Atatürk’ün devrimler sonrasında camiye adım attığına dair bir kayıt da yok.
“Hal böyle iken, ‘İlle de camilerde Atatürk vurgusu yapılsın’ diye üstelemenin izahı ne?”
Aynı konudaki ikinci yazımız 8.2.08 tarihli.
Bahçeli’nin, partisini “Anıttepe ile Kocatepe arasında çelikten bir halat” olarak nitelemesini yorumladığımız bu yazıdan da birkaç cümle:
“Atatürk’ün kabriyle karşı tepedeki cami arasında kopukluk olduğu düşünülüyorsa, bunu bağlamak bir siyasî partiye mi kaldı?
“Söz gelişi, Atatürk hayatta iken neden kendi adını taşıyan bir cami yaptırmayı düşünmedi?
“Böyle birşey takipçilerinin aklına niye hiç gelmedi? Ve tam tersine, Anıttepe’nin karşısındaki Kocatepe’ye şimdiki muazzam caminin inşa ettirilmesi, ‘Atatürkçülük adına’ karşı çıkanlar tarafından niçin yıllarca engellenip geciktirildi?
“Padişahların kendi adlarına mutlaka bir cami inşa ettirdikleri ve vefatlarından sonra bu camilerin haziresindeki türbelerine defnedildikleri Osmanlı sistemi devam ettiriliyor olsaydı, Bahçeli’nin ifadeleri belki bir anlam taşıyabilirdi.
“Ama öyle birşey yok. Tam tersine, cumhuriyet kurma iddiasıyla yola çıkanlar, Osmanlıyı herşeyiyle kötüleyerek işe başladılar. Bir ara bazı camiler ot deposu yapıldı. Padişahların türbeleri çok yakın yıllara kadar bakımsız mezbeleler olarak kendi haline terk edildi. Anıtkabir de mabedsiz bir laiklik âbidesi olarak yapıldı.”
Ve şimdi bu durum, Atatürk’ün ilham kaynağı ve laikliğin beşiği Fransa’da bile sorgulanıyor.
14.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|