Şuuruna varalım veya varmayalım; derinden derine vicdanımızda şu soru yankılanır: Biz bu dünyaya niye geldik? Cevabını veremezsek, sıkıntı, üzüntü ve endişesi; makam-mevki, şan, şöhretin getirdiği bütün huzur ve mutluluğu süpürüp götürür.
Cevabı Kur’ân’da şöyle verilir: “Bu kâinatı yaratması, sizden hanginizin daha güzel iş ortaya koyacağını imtihan etmek içindir.”1 “Onlar, görmüyorlar mı ki her yıl, bir veya iki kere imtihan ediliyor, çeşitli belâlara çarptırılıyorlar da yine nifaklarından dönüş yapmıyor, bundan ibret de almıyorlar.”2
Bu âyetlerin yorumu yapılırken; yaratılışın asıl gayesi üç maddede formule edilir:
- İman-ı billah (Allah’a iman),
- Ma’rifetullah (Allah’ı bütün isim ve sıfatları ile tanımak, eşyanın hakikatini anlamaya çalışmak; Kur’ân’ın açtığı yol içinde yüce Yaratıcı’nın hikmetlerinin anlaşılıp mütalâa edilmesi)
- Ve muhabbetullahtır (Sayısız nimetleri vereni tanıdıktan sonra sevmektir.)
İşte bu hakikatler için imtihanlardan geçirilmekteyiz. İmtihanı kazanıp lütuflara mazhar olmak da, imtihan ve sıkıntılara katlanmakla mümkün. Tıpkı Hz. Yusuf (as) gibi:
Bilindiği gibi, henüz çocukken kıskanç kardeşleri onu kuyuya atar. Oradan geçen bir kafile onu bulur ve Mısır’a götürüp köle olarak satar. Aziz’in hanımı Yûsuf’a göz koyar; kendisiyle beraber olmaya çağırır. Kabul etmeyince, iftira edip, hapse attırır.
Senelerce sonra, hükümdarın gördüğü rüyayı tabir eder; hapisten çıkar ve Mısır Azizi olur. Hz. Yûsuf (as) bolluk yıllarında bütün ambarları zahire ile doldurtur; kıtlık yıllarında halka dağıtır. Kardeşleri de zahîre almak için iki kez Ken’an ilinden Mısır’a gider. Yûsuf (as) kardeşlerine kendini tanıtır…
“Aa! Sen, yoksa sen Yusuf musun?” dediler. O da: “Evet ben Yusuf’um, bu da kardeşim! Gerçekten Allah bizi lütfuna mazhar etti. Şu kesindir ki kim Allah’ı sayıp, haramlardan sakınır, itaatlara devam eder ve imtihanlara sabrederse, Allah da böyle güzel hareket edenlerin mükâfatını asla zayi etmez.”3
Onları affettiğini belirtir; babası Hz. Yakub’u (as), annesini ve kardeşlerinin tamamını Mısır’a davet eder. Anne ve babasını tahta oturtur; diğer on bir kardeşi ise Hz. Yûsuf’un önünde eğilir. O zaman Yûsuf (as); “Babacığım, işte bu vaktiyle gördüğüm rüyanın çıkışıdır; Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni hapisten çıkaran, sizi çölden getiren Rabbim, bana pek çok iyiliklerde bulundu. Doğrusu Rabbim, dilediğine lütufkârdır. O şüphesiz, bilendir, hâkimdir.”4 “Rabbim, bana hükümdarlık verdin, rüyaların yorumunu öğrettin. Ey göklerin ve yerin Yaratanı! Dünya ve âhirette koruyanım sensin! Benim canımı, Müslüman olarak al! Ve beni iyilere kat!”5
İşte Hz. Yusuf (as) şöyle de demişti:
“Ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü nefis kötülüğü emredicidir.”6
“Ândolsun ki, Yûsuf ve kardeşlerinin olayında, soranlara nice ibretler vardır.”7
Nefsini temize çıkarmayanlara; soranlara ve ibret alanlara selâm olsun…
Dipnotlar:
1- Kur’ân, Hud, 7.; 2- Age., Tevbe, 126.; 3-Age, Yusuf, 90.; 4- Age, Yûsuf, 100.; 5- Age, Yûsuf, 101.; 6- Age, Yusuf, 53.; 7- Age, Yûsuf, 7.
14.05.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|