ŞÜKRETMEYE DAVET VAR
Bahar geldi, çarşı pazar şenlendi. Sebze meyve tezgâhlarını seyretmek daha bir neşeli hâle geldi. Renklerin en güzelleriyle süslenmiş meyveler sebzeler, insana damak tadının ötesinde san'at ve estetik zevki de tattırıyorlar.
Bu mükemmel meyvelerin seyrinden geçip tadına varabilmek için bir fiyat vermemiz gerekiyor elbette. Fakat bu fiyat, mevsim meyveleri için abartılı fiyatlar değil; hatta ucuz bile sayılabilir.
Kendime soruyorum, acaba bu harika meyveler bu kadar bol olmasaydı bu fiyatları görebilir miydim? Cevap belli...
Merakım uyanıyor, hayalen düşünüyorum, meyveler azalsaydı, az olsaydı, hatta bir tane olsaydı, fiyatı ne olurdu? Cevap yine belli, ödemekten aciz kalacağımız bir fiyat..
Sonra tezgâhlardaki meyvelere bakıyorum; biri de, bini de aynı güzellik, aynı kalite, aynı mükemmellikte. Bu meyvelerden milyonlarca olması, güzelliklerinin, san'atlarının bozulmasına sebep olmamış, değerleri kaybolmamış. Demek bunların gerçek fiyatları bu kadar az olamaz.
Ve imanım bana diyor ki: “Nimetlerin gerçek fiyatları, onları Yaratana şükretmektir.”
Çok doğru diyorum, para insan içindir; meyvelerin hak ettiği fiyat, ancak şükür olabilir.
Fakat aklıma mı geldi, kalbime mi doğdu desem, bir ses duyar gibi oluyorum: “Sebeplerin, o meyvelerin yaratılmasında hiç mi payı yok yani?”
Anlıyorum, bu bir ses; belli ki şeytanın sesi. Her zamanki gibi kaçak güreşiyor, taş atıp saklanıyor. ‘Şükür’ dedim ya, telâşa kapıldı hemen. Beni şükür konusundan uzaklaştırmak için sinsice harekete geçti.
Şükür, şeytan için çok önemlidir. Çünkü Allah’a teşekkür eden insan, Allah ile irtibata geçmiş olur. Şükür duygularıyla kâinata bakan insan, ne kadar çok şükredilecek şeyin olduğunu görür ve Allah’a minnettarlığı artar. Bu kadar çok nimetleri lütfeden Allah’ın, insana ne kadar değer verdiğini hisseder; Allah’ı rahmetiyle, keremiyle tanımaya başlar.
Böylece Allah’ın, nimetleriyle uzattığı bağı, insan da şükür bağıyla bağlar (düğümler); aradaki bu bağ, artık kopmaz bir sevgi bağı olur.
İşte bundan dolayı şükür, maddî bir değerle ölçülemeyecek kadar kıymetlidir. Şükrün davetçileri ve vesileleri olan nimetlerin de hakikî karşılığı ancak şükür olabilir. Bunun için şeytan, insanı, Allah’a şükretmekten uzaklaştırmak için var gücüyle uğraşır. Olmadık vesveselerle insanın kalbini kafasını karıştırıp maksadına ulaşmaya çalışır. Bana attığı gibi vesvese çamuru atıp ortalığı bulandırır. Neymiş, sebeplerin o meyvelerin yaratılmasında hiç mi payı yokmuş; vesâire, vesâire..
Gerçi ona cevap vermeye değmez ama, bu vesvesenin kirinden kalbimi temizlemem de lâzım.
Bundan ötürü kendimi hayalen karşıma alıyorum, aklımı da hakem yapıyorum; şimdi konuşabilirim:
Öncelikle her nimetin, her meyvenin bir sebebin eliyle bize ulaştığı doğru. Öyleyse iki seçenek var; bu elimizdeki meyveyi, ya onun sebebi, yani ağacı yapıyor, ya da başka birisi..
Peki o meyveyi yapacak, yaratacak kuvvet ve maharet o sebepte, o ağaçta var mı?
Bu soruya, kâinata bakarak cevap verelim: Hangi esere, hangi meyveye dikkat etsek, o derece harika bir san'atla yaratıldığını görüyoruz ki, onun sebebi bu sonucu yaratmaktan aciz kalıyor. Demek ki, ne meyve ağacın eseri, ne ağaç toprağın malı, insanın da anne babasının el emeği olmadığı gibi.. Her şeyi Allah yaratıyor.
Meyvede ağaca pay çıkarmaya çalışan şeytan buna bir ses çıkaramıyor. Zaten o da dediğinin anlamsız olduğunu biliyor, fakat dedim ya, onun derdi kafa karıştırmak.
Onu orada bırakıp devam edelim. Duymaya cesareti varsa dinlesin, hatta verebilirse şu soruya cevap versin:
Bir meyvenin gayeleri, faydaları ve sonuçları var: İhtiyacımızı karşılaması, tam faydalanmamıza uygun olması, bize haz vermesi gibi.. Peki o meyvenin ağacının, bunları düşünüp, ince ince hesaplayıp o meyveyi yaratması söz konusu olabilir mi?
Tabiî şeytan buna da susuyor. Ama ben bir ağaca baktığımda, meyvedeki faydaları, gayeleri, san'at inceliklerini düşünecek maharetten bir eser göremiyorum. Allah yaratıyorken, ağaç yaratıyor demenin ne kadar akıldan, mantıktan uzak olduğunu görüyorum ancak.
Dolayısıyla gayet net olarak anlaşılıyor ki, sebepler sadece aracıdır, birer perdedir; asıl yaratan Allah’tır. O şefkatli Rabbimiz, nimetlerini, bizim için böyle harika ve mükemmel yaratır. İhtiyacımızı giderip bizi mutlu etmek için de, nimetlerini çeşitli vesilelerle bize ihsan eder.
Öyleyse ey kalbim; Allah seni tercih ettiği gibi, sen de şeytanın zırvalarını bırakıp Allah’ı tercih et..
Allah’ın yarattığı güzellikleri gördüğünde ‘Elhamdülillah’ yani, ‘Övgü ve sena Allah içindir’ de. Nimetlerini yediğin içtiğinde de Allah’a teşekkür edip şükret. Onların gerçek fiyatlarını ödemenin huzuruyla yaşa...
|