Dünyada neler var neler. İki ülkeyi örnek vereceğim. Biri darbeler ülkesi olarak biliniyor. 1986’da Marcos’u devirip devlet başkanı olan Aquino, 1989’a kadar 7 darbe girişimiyle karşılaştı. Ondan sonra gelen Estrada bir darbe sonucu düştü yerine Arroyo geldi. Arroyo bugüne kadar 3 azil, bir darbe girişimi atlattı. Böylece ülke 11 yılda 13. kez darbe girişimine sahne oldu. Diğer ülke yarım asra yakın cunta tarafından yönetiliyor. Kasırga felâketinden sonra yüzbinlerce insanı öldü. Milyonlarcası ölümün pençesinde. Yabancı yardım ekipleri ülkeye kabul edilmiyor. Cunta, 2010’da çok partili seçimlere kapı açacağı “öngörülen” referandumu yapıyor. Buna göre ulusal ve bölgesel parlamentolarda sandalyelerin dörtte biri orduya ayrılacak. Devlet başkanı olacak kişinin geçmişinde askerî deneyim olacak. Birçok bakanlık, askerî personelin kontrolü altında olacak. Bunun yanında acil durumlarda devlet başkanı bütün yetkileri askeriyeye devretme hakkına sahip olacak! Bu iki ülkeyle ilgili neler düşündünüz? Nasıl bir ortam hayalinizde canlandı? Elinizden gelse yardım eder miydiniz? Vatandaşlarının insan gibi yaşaması uğruna vereceğiniz destek “içişlerine müdahale ettiğiniz” şeklinde eleştirilseydi tavrınız ne olurdu? Fazla uzatmayalım. Bu ülkelerden biri Filipinler diğeri de Myanmar. Türkiye’den bakınca demokrasinin, hürriyetin, insanca yaşamanın kıymetini daha iyi anlıyoruz değil mi?
Şimdi de üçüncü ve son bir ülkeyi nazarlarınıza sunalım. Ancak bu ülkeye buradan değil daha farklı bir yerden bakalım. Ülkede asker defalarca darbe yapmış. Bir çok kez muhtıra vermiş. Ülkesine 10 yıl hizmet etmiş başbakan ve bakanlarını asmış. Demokratikleşiyor derken sonradan anlaşılacağı üzere defalarca ihtilâl hazırlığı yapıldığı ortaya çıkmış. Halkın tercihi sürekli mecrasından saptırılmış. Bu ülke hakkında düşünceleriniz neler olur? Demokrasisine destek verilirse zararı olur mu? Bu çağda hâlâ darbe düşünülüyorsa tepkiniz ne olur? Yine uzatmayalım. Bu ülke de Türkiye. İçinden bakınca çok fark etmiyor olabiliriz. Ancak bizim Filipinler’e ve Myanmar’a baktığımız gibi AB de Türkiye’ye bakıyor. Onun için AB, Türkiye’yi eleştiriyor. “Madem AB gibi demokratik, laik ve hukukî bir yapıda beraber olacağız o zaman size yardım edeceğiz” diyor. “Laiklik yanlış uygulanıyor, demokratikleştirin” tavsiyesinde bulunuyor. Ama “içişlerimize müdahale ediyorlar” gibi alâkasız bir gerekçeyle karşı çıkılıyor.
Dün Meclis’te partilerin grup toplantısı yapıldı. MHP ve CHP’de yine AB eleştirileri vardı. Bahçeli, “Barroso, Rehn ve Lagendjik”i isim vermeden “Brüksel müfettişleri” diye küçümsedi. “Uluorta küstahça konuştuklarını” söyledi. “Demokratik laiklik” kavramını beğenmediğini açıkladı. Buna karşılık Başbakan Erdoğan da “Biz nasıl dünyaya kayıtsız kalmıyorsak dünya devletleri de Türkiye’ye kayıtsız kalamaz” diyerek AB’nin “desteğine destek” verdi.
Dünya küçüldü. Artık “senin-benim içişlerim” yok. Herkes birbirinden sorumlu. Bu böyle biline!
14.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|