Kıbrıs’tan Aziz Badıllı: “Reenkarnasyon (tenasüh) nedir? Bunu iddiâ edenler var? İslâm’daki yeri nedir? Açıklar mısınız?”
Dünden devam
Ruhumuz çok geniş ve basittir. Dün bahsettiğimiz mânevî âlemleri her ne kadar fizikî olarak görmüyorsak, seslerini işitmiyorsak ve onlarla temas kurmuyorsak da, ruhumuz çok ender de olsa, gizli veya açık bu âlemlerle yakınlık kurabilmektedir. Bazen rüya yoluyla, bazen fazlaca gelişen bir duygumuzun açtığı bir pencere yoluyla, zaman zaman bu âlemlere yakınlaştığımız olur. Meselâ bazen rüyamızda berzah âlemine yaklaşır, ölmüş dedemizi görür ve onunla konuşuruz. Rüyamızda bazen misâl âlemiyle temas kurar, bazen cinler âlemine yaklaşır, bazen de vukuu yaklaşan bir olayı kader âleminden farklı sembollerle görürüz. Hayalimiz bütün gördüklerine bir şekil ve bir sûret biçer ve bizim için tanıdık şekillerle bize gösterir. Yorumu da bize kalır.
Öte yandan, çok ender de olsa bazı insanların muhtemelen bir psikolojik rahatsızlık sebebiyle bazı duyguları, abartılı şekilde, yukarıda belirttiğimiz âlemlerden biriyle yakınlığını sürdürür. Bu yakınlığı, yaşadığı dünya âlemi ölçüleriyle yorumlamaya kalktığı zaman ise ortaya saçma sapan bir takım yorumlar çıkabilir. Geçmişte falanca yerde yaşamış olarak kendisini tanımlayan kimse, yukarıda bahsi geçen âlemlerden birisiyle fazlaca yakınlık kurmuş ve muhtemelen psikolojik dengesini bozmuş olduğundan isabetsiz yorumlar yapmaktadır. Böyle kişiler ortaya çıkıp kendilerinin ya başka bir insan bedeninde olduğunu, ya geçmişte de yaşadığını, ya da kendisini bir hayvan karakterinde hissettiğini söyleyebilmektedirler. Tedâvî olmaları gerekirken, yön değiştirip, reenkarnasyon meraklılarına malzeme olmaktadırlar. Medya da bunu kullanmaktadır.
Diğer yandan, hak dinlerde var olan, Peygamber Efendimiz’in (asm) haber verdiği ve Üstad Bedîüzzaman Hazretlerinin yorumladığı gerçek şudur: Salih (iyi) ruhlar ölünce kabirlerinde kalmazlar, gökleri ve yerleri gezerler. Bir kısmı Cennete mahsus yeşil kuşların içinde, bir kısmı şehâdet âlemi de denen bu yaşadığımız âlemdeki kuşçukların ve sineklerin içlerinde gezerler ve o kuşçukların duygularıyla dünyayı temaşa ederler, izlerler, tefekkür ederler. Bir kısım Cennet ehli kimseler, berzah âleminde iken “Tuyurun hudrun” denilen yeşil kuşların içinde Cennette gezerler.1 Demek sâlih ruhlar serbesttirler; kabirlerinde mahpus olmuyorlar, yıldızlarda, dünyada ve değişik yerlerde Allah’ın izniyle diledikleri gibi geziyorlar.2
Kanaatimize göre, ilkel dinlerdeki reenkarnasyon inancı, hemen her Peygamberle geçmişte insanlığa bildirilen “sâlih ruhların gezmesi” hakikatinin, yine insanlar eliyle deforme edilmiş, yani bozulmuş bir şeklidir. Malûm; babasız doğan Hazret-i İsa’ya “Allah’ın oğlu” diyecek kadar zaman zaman hoyratlaşan, akıldan, idrâktan, iz’andan ve insaftan uzaklaşan insanoğlu, hak dinlerin getirdiği gerçekleri bozmakta ve değiştirmekte çok maharet sergiledi. Hayatı seven, fakat sorumluluktan kaçan insanoğlu, sorumluluk getiren âhiret inancı yerine, sadece bir hayat ümidi veren reenkarnasyonu abartılı olarak benimsedi. Oysa âhiret inancı varken, reenkarnasyona sapmaya ne ihtiyaç var? Zaten âhirette hayat vardır!
Unutulmamalıdır ki, çürük ve batıl inançların tek çaresi sağlam inançlardır. İslâmiyet’in ter ü tâze âhirete îmân akîdesi bütün batıl inançları ve bütün reenkarnasyon anlayışlarını kökünden yıkacak güçtedir.
Nitekim Cenâb-ı Allah Kur’ân’da, “Biz ölüleri diriltiyoruz”3 demektedir. Bu diriliş ruhun kendi kişiliğinde ve müstakil hüviyetiyle dirilişinden başka bir şey değildir. Ne Kur’ân’da, ne de hadislerde reenkarnasyona haklılık verecek tek bir işaret yoktur.
Evet, öldükten sonra hayat vardır; fakat ilkel iddiacıların dediği gibi “başka bedenlere göçüş” şeklinde değil; Kur’ân’ın ilân ettiği gibi “müstakil diriliş” biçimindedir.
DUÂ
Ey Hakk-ı Metin! Ey bizi hakka âşık halk eden! Ey bizi hakka tarafgir yaratan! Ey ruhumuzu hak ile yoğuran! Ey varlığımızı hakka yönlendiren! Ey vicdanımızı hakka denetçi kılan! Ey gönlümüzü, aklımızı, kalbimizi, nefsimizi, irademizi, sırrımızı, açık gizli duygularımızı hakka sevdalı kılan! Ey bize hakkı ve adaleti emreden! Ey bize hakkı bildiren! Ey bize hakkı sevdiren! Ey bizi hakka çağıran! Ey peygamberlerini hak ile gönderen! Ey kitaplarını hak ile indiren! Ey bizi batıldan, yanlıştan, zulümden, haksızlıktan sakındıran Allah’ım! Bize hakkı hak bilip hakka uymayı nasip et! Bize batılı batıl bilip batıldan sakınmayı kolaylaştır! Bizi yalan yanlış bilgilerin âfetinden koru! Bizi hak olan Cennetine al! Âmin…
Dipnotlar: 1- Müslim, 3/1502; 2- Sözler, s. 466; 3- Yâsîn Sûresi, 36/12
17.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|