Kalıcı tedbirler alınmadan, sıkıntıların sona ermeyeceğine bir defa daha şahit oluyoruz. Dünya enflasyon liderliğini bırakmış ve buna sevinmiştik, ancak yeni yeni liderlikler kazandık. Son gelişmelere göre, en yüksek faiz veren ülke ve vatandaşına en pahalı akaryakıt satan ülke liderliğini kazanmış bulunuyoruz.
Merkez Bankası, aldığı son kararla faizleri 0.50 puan arttırarak yüzde 15.75’e çıkarmış. MB’nin yaptığı bu artışla Türkiye, şimdiye kadar en fazla faiz veren ülke olan İzlanda’yı geride bırakmış ve lider olmuşuz. BM, yaptığı açıklama ile bu artışların devam edebileceği mesajını da vermiş.
Bazıları faiz artışından dolayı sadece Merkez Bankası’nı suçluyor. Hükümet cenahı da, “MB bağımsız bir kurumdur, biz ona karışmayız” diyor. Bu tesbit bir yere kadar doğrudur. Tabiî ki faiz arttırma kararını bir ‘netice’ olarak değerlendirmek ve asıl problemin başka yerlerde olduğunu görmek gerekir. Birinci sorumluyu bilmeden, bulmadan MB’yi itham etmek, derde deva olmaz.
Bazı gazeteler faiz artışı ve diğer konularda hükûmetin kabahatini örtmek için dikkatleri Merkez Bankası’na çekmeye çalışıyorlar. Unutmamak lâzım ki, ekonominin hâl ve gidişi ‘iyi’ olsa, MB de durup dururken faiz artışına gidemez. Bunları ifade ederken, maksadımız MB’yi ‘temiz’e çıkarmak değil. Asıl kabahatin başka ‘yetkililer’de olduğunu hatırlatmak istiyoruz.
Diğer bir konu da akaryakıt fiyatlarındaki dünya liderliğimiz. Herkes biliyor ki, ‘benzin istasyonları’ fiilen ‘vergi dairesi’ gibi çalışıyor. Çok değil 6 yıl önce (2002’de) 1 litre benzin 1 dolar seviyesindeydi. Bugün ise 1 litre benzin, 2.81 dolar seviyesinde. (Vatan, 16 Mayıs 2008) Sadece, “Petrol fiyatları bütün dünyada arttı” demekle bunu izah edemeyiz. Nasreddin Hoca misâli, “Biz, petrol fiyatlarının düştüğü yılları da biliyoruz!” O zaman da Türkiye’deki akaryakıt fiyatlarında ciddî bir indirime gidilmemişti...
Türkiye’nin benzin fiyatındaki liderliğini Hollanda (2.36 dolar ile) takip ediyor. Peki, Hollandalıların millî gelirleri ile Türkiye’deki millî geliri kıyaslayalım ve karar verelim: Bu kadar pahalı akaryakıt kullanmayı hak ediyor muyuz?
Hadisenin temelinde, ‘maliyet’ değil, akaryakıtı ‘gelir kapısı’ olarak görmek yatıyor. Yani akaryakıta yapılan zam sadece ‘maliyet artışı’ ile de izah edilemez. Çünkü akaryakıt fiyatının büyük bölümü doğrudan devlete ‘vergi’ olarak gidiyor. Burada temel bir adaletsizlik var, çünkü bu ‘vergi’ herkesi mağdur ediyor. Akaryakıta yapılan zamlar sadece ‘ulaşım’la sınırlı kalmıyor. İğneden ipliğe her şeyin fiyatının artmasına sebep oluyor.
Başka bir yanlış da şu noktada yapılıyor: Yıllardan beri ‘dizel’ ucuzdu, millet de dizel araçları almaya teşvik edildi. Ne zaman ki dizel araç kullananların sayısı benzinli araç kullananların sasıyına yetişti ya da geçti, o zaman da ard arda dizele/mazota zam yapılmaya başladı. Artık benzin ile mazot arasında fark kalmadı denilebilir. Bu gidişle mazot, benzin fiyatın geçecek ve millet bu defa da benzinli araca yönelecek. Milleti bir o yana, bir bu yana koşturmaya ne gerek var.
En yüksek faiz ve en pahalı akaryakıtla uzun süre yol alamayız... Bu kısır döngüyü kırmak gerekir.
17.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|