“Bir kısım medya” bugünlerde üzgün görünüyor. Bu üzüntünün çok ‘basit’ bir sebebi var: İçki satılan restoranların sayısı azalmış. Haberler doğru ise, yıllık ‘rakı’ tüketimi de 75 milyon litreden 50 milyon litreye gerilemiş...
Gerek içki ve gerekse sigara kullanımıyla ilgili rakamların ne ölçüde gerçeği yansıttığı tartışılabilir. Rakamlar bazen abartılarak, bazen de görülmeyerek iş bu noktalara geldi. Her şey bir yana, medyanın; ‘içkili restoran sayısının azalmış’ olmasından üzüntü ile bahsetmesini anlamak mümkün değil. (Hürriyet, 9 Mayıs 2008)
“İçki”nin bütün kötülüklerin anası olduğu hususunda ihtilâf var mı? İlmen ve tıbben böyle bir ihtilâf yok, ancak yanlış anlaşılan ve anlatılan ‘çağdaş’lık anlayışıyla ihtilâf olabilir. Bu haberi üzüntü ile veren gazetelerin ‘3’üncü sayfaları’nda sıklıkla ‘iç-ki’nin sebep olduğu ölümlü trafik kazalarıyla ilgili haberler de yer alıyor!
Tekrarlamakta fayda var: Bu haber doğru ise üzülmek değil sevinmek lâzım. Nihayetinde ‘zararlı’ olduğu konusunda ihtilâf olmayan alkollü içkilerin kullanılması azalmış. Bunun bir faydası da, trafik kazalarının azalması konusunda kendisini hissettirebilir.
Aslında Türkiye gibi büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkede, alkollü içki kullanma alışkanlığının olmaması tercih sebebidir. Son yıllarda bilhassa gençler arasında ‘şuurlanma’ hissedilir şekilde arttığına göre, buna paralel olarak alkollü içki kullananların da azalması gerekir. Bu bakımdan, bu haberin ‘doğru’ olduğuna inanıyorum. Aksi bir netice, Türkiye gerçeklerine ters olurdu. Öyle ya, bu millet daha ‘şuurlu ve dinine daha bağlı’ oluyorsa, içki tüketimi niçin ve nasıl artsın?
Alkollü içki bahsi açılınca, gazetelerde devam eden reklâmları da hatırlamamak olmaz. Her imkân ve fırsatta, devam eden büyük bir yanlışa dikkat çekmeye çalışıyoruz, ancak Türkiye’yi idare edenlerin şimdilik bu tehlike ile ilgilendiği söylenemez. Gazetelerin, bilhassa hafta sonu ekleri, alkollü içki reklâmlarıyla dolu. Lütfen bir karar verilsin: Alkollü içki ilmen ve tıbben en azından insan sağlığına zararlı değil mi? Zararlı ise, nasıl oluyor da bu ‘zararlı ürün’ün reklâmı kolayca ve hoyratça yapılabiliyor?
Bakınız, ‘sigara’nın reklâmının yapılması yasak. Ama daha zararlı olan alkollü içkilerin reklâmının yapılması ‘fiilen’ serbest! Böyle çelişki, böyle uygulama olur mu? Gençleri ‘zararlı alışkanlıklar’dan korumak Anayasa’nın da âmir bir hükmü değil mi? Her konuda ‘kanunlar’dan bahsedenler, Anayasanın ilgili maddelerinden habersiz mi?
“Alkol tüketimi azaldı” ‘üst manşet’leriyle yapılmak istenen şeyin de elbette farkındayız. Bu manşetleri atanlar, “Türkiye’nin irticaya teslim olduğuna” delil üretmenin peşindeler. Birileri bu manşetleri görecek ve “Bakın işte, içkili restoranlar azaldı, yarın bir gün evimizde de içemeyeceğiz” şeklinde paranoya üretecekler. Sonra da kendilerinin ileri sürdüğü bu temelsiz iddiaya ‘delik’ adını verecekler...
Öyle de olsa, böyle de olsa gerçekler ilelebed perdelenemez. Bütün dünya alkolün zararları konusunda gençliği uyarmakta yarışırken, Türkiye’de ‘içki’ reklâmlarının sorumsuz bir şekilde gazete sayfalarını işgal etmesine ‘kökten karşı’yız. Hedefi, gençler, aile ve ‘değerler’i korumak olan bütün STK’ları da bu konuda daha duyarlı olmaya, tepki göstermeye davet ediyoruz.
Türkiye’yi idare edenler, lütfen bu yanlışa ‘dur’ diyelim. ‘Bugün’den itibaren!
11.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|