Nedense, ‘keçi’ denince akla ‘inat’ geliyor. Dolayısı ile ‘akıllı insan’ların yaptığı pek çok harekete kızıp, ‘keçi’lerin kulaklarını çınlattığımız oluyor. Belki ‘keçi’lere haksızlık yapmış oluyoruz, ama bazı hadiseleri de ancak bu şekilde ifade edebiliyoruz.
Meselâ, önümüzdeki yıllarda Türkiye’yi meşgul edecek konulardan biri de enerji konusudur. Enerji konusunda yapılan yatırımların yeterli olmadığını uzmanlar ifade ediyor. İnsanoğlu, daha fazla üretmek için, bir yandan da daha fazla tüketmeye mecbur kalıyor. Sanayileşirken, bir yandan da çevre katlediliyor. Bu çelişki, henüz aşılabilmiş değil.
Arzu edilen, çevreye zarar vermeden zenginleşmek, sanayileşmek ve ‘ileri’ gitmek. Ancak bunu başarabilmiş ülkelerin sayısı parmakla gösterilecek kadar az. Türkiye, sanayileşen ülkelere nisbetle daha az ‘kir’lenmiş, daha az çevre tahribine mazur kalmış bir ülke. Fakat bir yandan da sanayileşmek için gayret gösteren, hedef koyan bir ülke. Bu noktada, çevreyi koruyabilecek teknolojiler gündeme geliyor.
İşte, enerji konusundaki çeşitli yatırımlar bu sebeple tartışma konusu oluyor. Meselâ, dünyanın pek çok ülkesinde ‘nükleer enerji’ santralleri var ve bu ülkeler enerjilerinin büyük bir bölümünü bu yolla temin ediyor. En dikkat çekici örnek Fransa. Nükleer enerji, bir yönüyle de çok tehlikeli olabiliyor. Geçmişte yaşanan Çernobil hadisesi, bunun en çarpıcı örneği. Meydana gelen nükleer kaza sonrası binlerce kişi öldü ve on binlerce kişi de ‘hasta’landı. Çernobil patlamasının yıldönümünde gazetelerde yer alan bir haber, bu dehşeti hatırlamamızı sağladı. Çernobil koca bir şehir ve kazadan sonra bunca yıl geçtiği halde bu şehirde insan yaşamıyor... Çünkü nükleer kazanın sebep olduğu ‘ölüm’ tehlikesi hâlâ devam ediyor.
Bir yanda dehşetli bir kaza, öte yanda bütün dünyanın istifade ettiği kârlı bir yol. Türkiye bu tercihi yapmak durumunda. Teknoloji de her geçen gün geliştiğine göre, ‘tehlikesi en aza indirilmiş’ nükleer santralleri kurmaktan başka çare görünmüyor. Hemen ifade edelim, aynı ölçüde çevreye de hassasiyet göstererek yatırımlar yapılmalı...
Enerji konularındaki yatırımlarıyla bilinen Unit Group yöneticileri geçen gün ziyaretimize gelmişlerdi. Haklı olarak, karşılaştıkları bürokratik engellerden şikâyet ettiler. Tabiî bu şikâyetleri sadece bir kuruluşun, bir şirketin şikâyeti olarak değil, iş yapan bütün şirketlerin ortak derdi olarak görmek lâzım. Örnek olması bakımından, yapmak istedikleri bir projenin ‘koruma altına alınan 25 keçi’ sebebiyle engellendiğini hatırlattılar. Elbette ‘keçi’lerin de hayat hakkı var. Şikâyetin sebebi, ‘keçi’leri muhafaza ederek bu yatırımın yapılıp yapılamayacağının dahi incelenmemesi. Meselâ, sözkonuzu ‘keçi’lerin başka bir yere nakledilmesi teklifini ‘bürokrat’lar dinlememiş bile.
Asıl ‘keçi’lik; her çözüm teklifi karşısında, ‘mevzuât hazretleri, yönetmelikler, uygulamalar imkân vermiyor’ diyen ‘bürokratik anlayış’ değil mi?
Tabiî ki ‘keçi’leri de, ‘insan’ları da düşünerek ‘insanlık’ yararına olan işlere devam etmek lâzım...
10.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|