Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, MÜSİAD’da düzenlenen bir toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin Avrupa Birliği vizyonuyla ilgili dikkat çekici tesbitlerde bulundu.
“Niçin Avrupa Birliği?” sorusuna cevap arayan Hisarcıklıoğlu, rakamları konuşturdu ve çarpıcı bir örnek verdi. Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin yıllık yüzde 7 kalkınma hızıyla 2019 yılında AB üyesi ülke vatandaşlarının sahip olduğu millî gelirin yarısına ulaşabileceğini ifade ederken, yüzde 4 nisbetindeki bir kalkınma hızıyla bu seviyeye ancak 2050 yılında gelinebileceğine işaret etti. Ardından da sordu: Karar sizin, AB seviyesine ya da yarı seviyesine 2019’da mı, yoksa 2050 yılında mı ulaşmak istersiniz?
MÜSİAD Genel Merkezindeki toplantıda, gazeteci arkadaşlarla birlikte TOBB Başkanını dinlerken; bu sözler üzerine gayr-i ihtiyarî sordum: İyi de millete böyle bir soru soran yok ki!
Gerçekten, millete böyle bir soru sorulsa her halde “Bir an önce AB üyesi ülkelerin sahip olduğu ekonomik refah seviyesine ulaşmak isteriz, bunun için de çalışırız” diyecek. Zaten çeşitli anket ve araştırmalarda da bu talep ortaya çıkıyor. Problem, milletin taleplerine kulak asmayan idarecilerden kaynaklanıyor...
“Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” tesbitini unutmadan ekonomiyi de ihmal etmemek gerekiyor. Bu tesbiti şunun için hatırlatma ihtiyacı hissettim: Hürriyetleri unutarak, sadece ‘ekonomi’ demek sûretiyle demokrasi ve hürriyetlere kavuşmak mümkün olmuyor. Hürriyetlerin gelişmediği yerlerde, ekonomiler de gelişmiyor ya da kalıcı olmuyor. Bu bakımdan, bu hassas dengeyi hatırda tutmak lâzım.
Türkiye’nin AB’ye üye olmasını istemeyenlerin sarıldığı ‘dal’ların içinde hürriyet ve demokrasi var mı? Ya da şöyle soralım: Demokrasi kâmil mânâsıyla tesis edilmiş olsa, AB yolunda daha kolay ilerlemez miydik? O halde, ekonomik kalkınmayı sağlamak için AB yolunu açmak da önce hürriyet, adalet ve demokrasiyi tesis etmekle sağlanmalı değil midir? Zaten Hisarcıklıoğlu da, “Eğer zenginleşmek istiyorsak, demokrasiye dört elle sarılıyor olmamız lâzım” diyerek bu tesbiti tasdik etmiş oldu.
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, “her şey güllük, gülistanlık” diyenlere de yine rakamlarla cevap verdi. Bilhassa Anadolu’dan feryadlar yükseldiğine işaret eden Hisarcıklıoğlu, “İnsanın sağlıklı olduğu nereden anlaşılır? Tansiyonu, nabzı ve şekerine bakılır vs. Ekonominin gidişâtı da büyüme rakamlarından anlaşılır. Son aylarda pek çok kalemde satışlar geçen yıla göre düşmüş durumda. 2007-2008’de maalesef bütün Anadolu SOS veriyor, alarm veriyor” diyerek bir gerçeği ifade etti.
Bu problemlerin yanında, ekonomide ‘üretim planlaması’nın olmaması da sıkıntılara sebep oluyor. Bürokrasinin geçmiş yıllarda tekstil sektörünü teşvik ettiğini, son yıllarda ise “Bu sektöre gereksiz yatırım yapıldı” denildiğini hatırlatan Hisarcıklıoğlu, “Suç varsa, bu sektöre yatırım yapanda değil. Siz teşvik ettiniz, iş dünyası da yatırım yaptı. Şimdi niçin yatırım yapanı suçluyorsunuz?” sorusunu yöneltti.
Bu tesbitleri dile getiren sadece TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu değil. Pek çok kişi, bu ve benzeri tesbitleri ifade ediyor. Aslında ‘yetkililer’ de bu işin farkında, onlar da bu tesbitlere itiraz etmiyor. Ancak iş bu tesbitleri icra sahfasına koymaya gelince nedense işler karışıyor.
Millete sormayanlara hatırlatalım: Millete sormadan, onun ‘rey’ini almadan iş yapmak mümkün değil. Sorun ve ‘doğru’ cevapların gereğini yapın!
15.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|