Bir sohbet–i ihvanda söz döndü dolaştı ve nihayet "ümmet ekseriyetinin ittifakı"na dair kudsî rivâyetin nasıl yorumlanması gerektiği meselesine geldi.
O Hadis–i Şerif'in meâli şöyledir: “Ümmetimin ekseriyeti dalâlette ittifak etmez." (Bkz: Tirmizi, Fiten, 7: 2168; Acluni, Keşfu'l–Hafa, 1: 64–65.)
Aynı hadisi "Ümmetim yanlışta ittifak etmez" veya "Ümmetim sapıklık üzerine ittifak etmez" şeklinde tercüme edenler de var.
Neyse, asıl mesele söz konusu rivâyetin nasıl yorumlanması ve bilhassa bu zamanın hadiseleri itibariyle bunun nasıl anlaşılması gerektiğiydi.
Bir arkadaşımızın yorumu şöyle oldu: "Bu rivâyet, ümmet ekseriyetinin tercihi ve kararının meşrûiyeti hakkında kuvvetli bir senet teşkil ediyor. Ümmetin ekseriyeti yanlışta karar kılmayacağına göre, hakta ittifak ediyor demektir. Meselâ, Nur Risâlelerinin hem ekser ulema, hem de avam mü'min tarafından umumî kabul ve takdir görmesi, bu eserlerin doğruluğuna, makbuliyetine ve hak olduğuna kuvvetli bir delildir."
Bir başka arkadaşımız ise, hadisin bir mânâsını geniş siyaset dairesine teşmil ederek, yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bu milletin, oylarıyla yaptıkları siyasî tercihlerin de dikkate alınması gerektiğini ifade etti. Yani, millet ekseriyetinin yanlış yapmayacağı, dolayısıyla doğru tercih yapacağı noktasından hareketle, ortaya çıkan seçim tablolarının da benzer bir değerlendirmeye tabi tutulmasının faydalı olacağını söyledi.
Bu noktada kafalar bir derece karıştı. Bazılarında tereddütler hasıl oldu.
Tereddüt zincirinin halkaları şöylece dizildi: "Acaba, bu mânâ meselâ yüzde 35 veya 45 oranında oy aldığı halde tek başına iktidara gelebilen bir partinin durumuna tatbik edilebilir mi?.. 1982 Anayasası yüzde 92 ile kabul edildi; bunu nasıl yorumlamalı?.. 1977'de CHP birinci parti oldu, yüzde 42 oy kazandı; ümmetin ekseriyeti ona mı teveccüh etmiş oldu?.. Oy oranları yüzde 25'in altında olmasına rağmen, 1995'te Erbakan'ın RP'si, 1999'da Ecevit'in DSP'si birinci parti oldu; buna ne demeli?.. Şimdiki iktidar partisi 2002'de yüzde 34.5, 2007'de ise yüzde 46.5 oranında oy aldı; bunu nasıl yorumlamalı? İlâ âhir..."
* * *
Bir zamanlar, dindarların oyuna talip olan bir siyasetçi, yapılan seçimlerin "Aslında bir nevi Müslüman sayımı" olduğnu söylemişti de, şuur sahiplerinin bir hayli tepkisini celp etmişti.
Dolayısıyla, bütün bir İslâm dünyasında değil de, sadece bir ülkede yapılan ve asıl maksadı millete hizmet edecek zevatı Meclis'e taşımak olan seçimlerin bir nevi "Müslüman sayımı" addetmenin veya ortaya çıkan seçim tablosunu söz konusu Hadis–i Şerif ile doğrudan ve birebir irtibatlandırmanın doğru ve isabetli bir davranış olmadığı kanaatindeyiz.
Dolaylı ve tebei bir nazarla bakılırsa şayet, hani belki bundan bazı dersler çıkarılabilir, bazı mânâlar istihraç edilebilir.
(Devamı var)
Tarihin yorumu: 17 Mayıs 2002
Âşık Mahzunî Şerif
Asıl ismi Şerif Çırık olan meşhûr halk ozanı Âşık Mahzunî Şerif, tedâvi için gittiği Almanya'nın Köln şehrinde hayatını kaybetti.: 17 Mayıs 2002.
1940 yılında Elbistan'ın Berçenek köyünde dünyaya gelen Mahzunî, ilk tahsil devresinin ardından askerî okullara yönelir. Ancak, Mersin Astsubay Okulu, Ankara Ordu Donatım ve Kuleli Askerî Lisesiyle olan kısa ve kesintili bağlantılarını 1961'de noktalamak durumunda kalır.
Küçüklüğünden beri ozanlığa, âşıklık geleneğine meraklı ve bağlıdır. Ailesi Alevi tarafını ve Ehl–i Beyt'e muhabbetli oluşunu hiçbir zaman gizlemeyen Mahzunî, hayatının bir döneminde solculuğa, sosyalistliğe, devrimciliğe de merak salar. Hatta, siyasî ve ideolojik içerikli şiirler yazar, türküler söyler.
Eminiz, sonradan kendisi de bunların bir kısmını beğenmemiş, hatta belki onları hatırladıkça utanmıştır. Kendisine hiç yakıştıramadığımız bu tür eserlerini burada teşhir etmeyi doğru bulmuyoruz. Zira, onun insanî yönü daha ağır basıyor ve hayatının sonlarında da zaten böyle daha mutedil eserlere yönelmiştir.
Aşka ve sevdaya dair, fakirliğe, yoksulluğa dair, mazlumu savunan ve zalime çatan türden pekçok şiiri, türküsü var, Âşık Mahzunî 'nin... Herşeye rağmen, o bu ülkenin bir değerli varlığıdır.
Vefatının yıldönümü vesilesiyle burada kendisini rahmetle anarken, ozanlık hayatının ilk dönemlerinde, doğduğu köy olan Berçenek'teki sosyal hayatın hüzünlü bir yönünü tasvir eden "Acı doktor bak bebeğe" isimli türküsünü sizlere takdim ediyoruz:
Berçenek'ten yaya geldim
Amman doktor bak bebeğe
Beşiğini elden aldım
Yandım doktor bak bebeğe
Yıkık yuvam kara yasta
Yalvarırım eşe dosta
Annesi bebekten hasta
Amman doktor bak bebeğe
Kuru sovan yağsız aşım
Yırtık bağrım açık başım
Bir şey değil vatandaşım
Amman doktor bak bebeğe
Allah için bir merhem çal
Öldürür beni bu vebal
Param yok ceketimi al
Amman doktor bak bebeğe
NOT: Âşık Mahzunî için, bugün Şişli'deki Haldun Dormen Sahnesinde bir anma programı var. Şişli Belediyesinin katkılarıyla düzenlenen programın sunum saati 14:00–18:00 arası.
17.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|