Tarih ve edebiyata ilgi duyduğumdan ve bu alanı adım adım arşınladığımdan beri bu iki alandaki âbidevî şahsiyetlerin çocuklarımız için model olarak gösterilmesi gerektiğini, ancak bu şekilde sağlam ve kuvvetli bir şuurluluğun gerçekleşebileceğini iddia eder dururum. Bu yüzden albenisi yüksek üslûp ve muhteva ile birlikte, oldukça sade bir anlatım içinde her türlü basım-yayım teknikleri düşünülerek, 21. yüzyılda dünya milletleri arasında yürüyen kervanımıza yol gösterecek tarihî ve edebî şahsiyetlerin, çocuklarımızın beğenilerine sunulmalarının lüzumunu hemen herkes hissetmelidir.
Esasen beni bu konuyu yazmaya iten sebep, 7-10 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen Yunus Emre Haftası faaliyetlerine rağmen tarih, kültür ve medeniyet hayatımızın önemli kilometre taşlarından olan Yunus Emre gibi bir şahsiyetin bırakın çocuklar tarafından bilinmesi, çoğu büyükler tarafından da bilinmemesiydi. Hani özel ilgi olmasa, böyle bir faaliyetin var olup olmayacağını da bilmek neredeyse mümkün olmayacak. Hâl böyle olunca, yarınımızın esas sahipleri olan çocuklarımız bizi biz eden değerlerimizle nasıl yetişecekler, doğrusu bu konu beni endişelendiriyor.
Meseleye sadece dışardan bakan; ama esas mahiyetini kavrayamayan insanlar, bu konunun hayatî olmadığını düşünebilir. Ancak unutulmamalı ki, Yunus Emre’nin şiirlerinde yoğurduğu Türk-İslâm düşüncesi, iman etme tarzımız, insana bakış açımız, hayatı algılama biçimimiz, en önemlisi Allah sevgisinin bizde nasıl olması gerektiği ve benzeri kültür ve medeniyetimizin ana dinamiklerini oluşturan unsurlardan habersiz yetişecek şuursuz bir neslin yetişme ihtimali var. O hâlde, çocuklarımıza model veya idol olabilecek bu tarz şahsiyetleri fildişi kulelerden indirip ayağı yere basan eserlerle tanıtmak, sevdirmek ve dolayısıyla yaşatmak gibi bir mecburiyetimiz vardır.
Bugün “Tom- Jery, Bugs Bunny, Süpermen, Örümcek Adam, Şirinler, Tom Sawyer, He-Man” gibi kişilikleri hangi çocuğa sorarsanız, sorun; buna cevap veremeyecek çocuk sayısı çok azdır. Ama bir Yunus Emre’nin popülaritesi, maalesef o kadar fazla değil. Bunun sebebi de başta önemsemeyişimiz, sonra da çocuklarımızın bilinçlerine yerleştirecek yöntemlerde yanlışlık yapmamızdır. Meselâ, dikkatimden kaçmamışsa, çocuk dimağına uygun bir Yunus Emre kitabını şimdiye kadar görmedim. Söz gelimi, çocukların anlayabileceği şekilde şiirlerindeki Allah-insan-tabiat-kâinat ve benzeri düşünceleri işleyen kitaplar varsa da, yok denecek kadar az veya popülariteden yoksundur.
Sanırım biz çocuk eğitiminde hâlâ, “Çocuk bizi anlasın; biz çocuğu değil. Çocuk bizim seviyemize çıksın, biz çocuğun seviyesine inmeyelim” gibi bir yanlışlığı tarihî-edebî ve kültürel şahsiyetleri tanıtırken de sürdürüyoruz. Bu anlayıştandır ki, bir çocuk Yunus Emre gibi çok önemli bir şahsı duyduğunda çoğu zaman anlamadan, sadece umursamaz bir itaat bilinciyle tanıyormuş gibi yapabilmekte. Hâl böyle olunca da kültür halkaları bir birinden kopuk durmakta ve halkasız zincirler gibi dağınık hayat manzaralarıyla karşılaşmaktayız.
Şüphesiz müsbet anlamda çocuk edebiyatı ile ilgili hem teori hem de uygulama alanında ciddî bir kültür hamlesine ihtiyaç var. Bu hamle, deyim yerindeyse, bizi biz eden değerlerimizin localardan sahalara inip hemen her çocuğun rüyalarını süsleyen bir idol olmalarını sağlayacak hamle olmalıdır.
Evet; çocukların da anlayacakları Yunus Emrevari bir hamleye ihtiyaç var.
17.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|