Zamanın zembereğinde bir illüzyon değilse hayatın,
Yüreğini tutan şeye daha da sıkı sarılmalısın…
Hayatı da domino taşlarına benzetirim. Hani emek verip yıllarca bir şeyleri başardığınızı sandığınız bir anda, minicik bir darbeyle her şey yerinden kayar ve siz şaşkın bir şekilde ortada onu seyrederken bulursunuz kendinizi. Beklediğiniz bu değildir elbette. En azından başardığınız şeyi seyretmek istersiniz bir müddet başında durup, ama ona bile zaman bulamazsınız. Hatta bazen siz taşları koyarken bir el darbesiyle her şey yerinden kayar… Kayan taşlardan sonra hiçbir şey eskisi gibi başlamaz hayatınızda. Kendinize de, eşyaya da bakışınız farklılaşır. Aslında daha büyük şeyler elde ettiğinizin de farkında olarak, yüreğinizi yeni uyanışlara hazır hissedersiniz. Bir taraftan da, yeni bir yapılanma için taşları elinize tekrar alırsınız. Bu sürekli kendini tekrarlar bazen. Yorgun düştüğünüzü düşündüğünüz anda ve gözleriniz ötelerin ışığına, kalbiniz suyuna ihtiyaç duyduğu bir anda yani, taşlarınızın boşuna kaymadığını fark edersiniz. Bambaşka şekiller ortaya çıkmış, hatta dal budak sarıp, içinizde bilmediğiniz âlemlerin kapılarını aralayan bir ele dönüşmüştür…
Bazen de aynı olayları, farklı zaman ve durumda yeniden yeniden yaşarsınız. İnsanlar ve sahne değişse de, olayın muhtevası aynıdır… Anlamakta güçlük çeker, “Sürekli aynı şeyleri yaşamak niçin?” diye sorarsınız. Bu durum belki de, sınavda bilmediğimiz bir sorunun tekrarından başka bir şey değildir. Öğrenmek zorunda olduğumuz bir konuyu sürekli es geçtiğimiz için, aynı soru ve olayı farklı zamanlarda ve dekorlarda yaşıyoruzdur yine ve yeniden…
Kendi kendimizin iç mimarı olarak, eğer bir illüzyon yaşamayacak kadar kendi gerçekliğimizi inşâ edecek cesaretimiz varsa, biriktirdiğimiz onca şeyin yıkılmasının da bize çok şeyler katacağını biliriz. Ya da ilk kez böyle bir şeyle karşılaşmanın acısıyla sarsılır, ama sonra yeniden toparlanmayı başarırız.
Ama şu bir vakıa ki, bir insanın hayatında yapılandırdığı domino taşlarının en azından bir kez kayması, yıkılması gerekir. Yeni ve farklı âlemleri, kendi gerçekliğini ve Yaratıcı karşısındaki yerini tayin edebilmesi için…
Hamlıktan kurtulmak, ya da bir illüzyon içinde ve kısır bir çerçevede hayatı es geçmemek adına en az bir kez her şeyin yıkılması gerekir…
Aslında işin en zor kısmı da, yıkıntıdan sonraki duruşumuzda gizlidir. İşte neye dönüştüğümüz asıl o zaman ortaya çıkar…
17.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|