Ankara gittikçe ve her şekilde büyüyen ve büyümeye şâyeste bir başkentimiz. Bir günde bir çok yerlerinde ve bir çok ilçe merkezlerinde sosyal faaliyetler yapılmaktadır. Bir ilçe, Anadolu’nun birçok şehirlerinden büyük. Bir ayda dördüncü konferans ve eklerindeki seminer ve nişan konuşmalarımız oldu. Geçtiğimiz hafta, uzun yıllardan sonra ilk defa gördüğüm can dostlarımızdan Cengiz Güler kardeşimizin kızlarının nişan programlarına “Aile Hayatı ve Hz. Peygamber (asm)” başlıklı mini konferans için davetliydik. Çoğunluğunu hanımların oluşturduğu, Kur’ân-ı Kerim’le ve ilahilerle başlayan bu güzide törende Güler ve Altuntaş ailelerinin yakınlarına hitap ettik. Sevindiğim taraf, misafirlerin konuşmamızı düğün ortamında olmasına rağmen dikkatle takip etmeleri idi. Coşkuluydu, tebrike şayandı..
Akşamında Batıkent’teki vakıf binasında gönül sohbetimizden sonra, sabahında eğitimci Sefer beyin himmetiyle iki fakülte mezunu Müslüman Rus yazar Safiyye hanımla mülakattan ve suâl-cevaplardan sonra, Hacı Bayram-ı Veli hazretlerini ziyaret ve ardından Cebeci ilçemizdeki Konferans mahalline intikal ettik. Konferans mahallinde can kardeşlerimizin çalışmaları, ilahileri, çeşitli vecizeleri bizlere ayrı bir şevk unsuru oldu. Akşamında ise Fidan sağlık vakfının konferans salonunda “Müjde Peygamberi Hz. Muhammed (asm)” başlıklı konferansımızı verdik.
Konferansımıza başta Antakya DYP eski milletvekili Sn. Nureddin Tokdemir ve arkadaşları ve çeşitli bürokratlar, ilim adamları olmak üzere çok dikkat ve tahkik sahibi zevât katıldı. 1437 yıla sığmayan Efendimiz (asm) elbette bize verilen bir saate sığmayacaktı ve sığmadı da. 14 asra sığmayan zat-ı nurani (asm) dar vakitlere nasıl sığacak? Mümkün mü? Fakat müjde dalında ve babında Türkiye’den başlayarak dünyanın bir çok ülkesinde cereyan eden gelişmelerden gül-ü Muhammedî’den (asm) bir gül takdim ettik. Bu fikir ve müjde gülünün suyu, gözyaşları ve gönülden gelen ve hep ona giden alkışlardı.
Bir saate ne sığarsa, onu sığdırmaya çalıştık. Özetle:
Ebû Bekrete (ra) naklediyor: “Hz. Peygamber Efendimize sevindirici bir haber geldiğinde Allah’a şükür için secdeye kapanırdı.”1
Muaz ibn-i Cebel ve arkadaşını Yemen’e tayin ettiğinde yanına çağırır ve çağları sarsan sözlerini söyler ve emir verir: “Zorlaştırmayın kolaylaştırın, nefret ettirmeyin müjdeleyin.”2
Evet Efendimizin (asm) sünneti çok, “hal, etvar ve ahlâkının” tamamı sünnet. Fakat 2008 itibarıyla günde kaç kişiye bu müjde sünnetini tebliğ ediyoruz?
Salonda da dedim: Çağın Mevlanası Hz. Bediüzzaman’ın ciddi tembihatıyla, mezaristana, hapishanelere gittiğim gibi tımarhaneye de iki defa gittim. Bakırköy ve Elazığ tımarhanelerini gördükten sonra üçer gün yemek yiyemedim. Fakat orada dünyanın en güzel insanları vardı. Doktorların nezaretinde yaptığım tahkikata göre, müjde sünnetini tutmamışlar, müjdeye ulaşamamışlar, ayrıca “kara sevda”yı yanlış, süflî yollarda kullanmışlar.
7 milyarlık dünya ailesinin 2 milyarı okuyor, Türkiye’nin 1/3 okuyor. Yanlız lise ve dengi okullarda 15 milyon okuyor. Böyle bir Türkiye’de 524 cezaevi var, bu ceza ve tutuklu evlerinde mahkûmların yüzde 80’i genç ve orta nüfus. Araştırdığımızda yine müjdeden ve “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz”3 âyetinden çok uzaklarda kalmışlardı.
Hz. Allah hadis-i kudsîsinde “Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım”4 buyuruyor. Evet Kâinatın Serveri Efendimiz (asm) olmasaydı, ne olurdu? Ankara da, Fidan da, Sincan da, Türkiye de ve insanlık âlemi de karanlıkta kalırdı. Onun için bütün insanlık âlemi, yeni bir gün ve yeni bir huzur için, koşar adımlarla ona koşuyor ve onun şefaatine sığınıyor, onunla hayatına renk katıyor. Selâmlar ona, salâtlar ona… Emeği geçen can dostlarına binler teşekkürler ve tebrikler.
Dipnotlar:
1- Câmiü’s-Sağîr: 5: 118, Hadis no: 6634
2- Buhârî, 2811, 3998, 5659, 6637; Müslim, 3263; Ahmed b. Hanbel, 18908
3- Zümer, 53. âyet
4- Keşfü’l-Hafa, 2:164
23.05.2008
E-Posta:
[email protected]
|