Bediüzzaman’a göre, istişârenin sahih ve sağlıklı olmasının şartları şunlardır:
1- Cemaat meşveret, danışma, seçimle oluşmalı.1
2- İstişâre, ehli ile, yani sahanın uzmanı ile yapılır. Müsteşar/danışman, danışılan; istişâre edilen mevzuda bilgisi, uzmanlığı veya tecrübesi olmalıdır.
3- İstişâre edilen, güvenilir kişi olmalı. İstişâre etmekle emredilen Resûlullah (asm) şöyle buyurmaktadır: “İstişâre edilen itimat edilendir.”2
4- Şartlarına uygun olarak yapılan istişâreden sonra, karar ve netice ne olursa olsun, pişmanlık duymamalı.
5- İstişârenin gayesi Allah’ın rızasını kazanmaktır. Bu da, çeşitli fikir ve gönlün bir araya gelmesi ile mümkün. Madem sonuç Allah rızasını kazanmaktır; öyle ise, meşverette kendi görüşlerinin aksine karar alınan asla ısrarcı olmamalı, üzülmemeli.
6- Çoğunluğun ittifak ettiği noktada, kişiler ve azınlık hangi yönde fikir beyan etmiş olursa olsun, herkese düşen görev, istişâre kararlarının gerçekleşmesi için azamî derecede gayret sarf etmektir. Bu prensip, kültürümüze, “Aza demişler ‘Nereye?’, ‘Çoğunluğun yanına’ diye cevap vermiş” şeklindeki atasözü olarak da yerleşmiştir. Şöyle de denmiştir:
“Azca nereye?”, “Çokçanın yanına!”
Zaten azınlık da, çoğunluk da, “maksatları ve meslekleri kesin deliller üzerine” götürmek için çalışıyor. Şu halde azınlık çoğunluğa tabi olacaktır. Nitekim bunun uygulaması, Uhud Harbi’nden önce gerçekleşmişti. Resûlullah (asm), çoğunluğun fikrinin aleyhinde olmasına rağmen, kendi düşüncesini terk etmiş, çoğunluğa uymuştu. Harp, mağlûbiyetle neticelendiği halde Peygamberimizin (asm) istişâreye katılan sahabileri tesellî etmesi; terki değil, bilâkis devam etmeyi emretmesi, “istişâre”nin bağlayıcılığını gösterir.
7- Farklı düşünen fertler meşverete uymak zorunda. Çünkü, meşveretin ruhu bunu gerektirir. Eğer buna uymayacaklar idiyse, ne diye meşveret ediliyor ki!
İtiraz edenler, vicdânen emin ki, kendi görüşleri istikametinde karar alındığı takdirde; azınlığın onlara uymasını meşveretin esası olarak kabul eder ve ettirir...
8- Hem meşvereti kabul, hem meşveretin kararlarına itiraz etmek ve uymamak gibi bir inkılâb-ı hakâik olmaz! Meşveret, bir ibadettir ve Allah rızasını kazanmak için yapılır. Meşveretin kararlarına uymamak, kabul etmemek, onun feyzinden bereketinden, sevabından, hâsıl olan hizmetten hissesiz kalmaya sebeptir.
9- Ahkâm (temel hükümler, prensipler) ve hukuk ise, zaten değişmez, değiştirilemez. Meşverete ihtiyaç hissettiren, tatbikat ve tercihlerdir.3 Yani, haklar ve ana hükümler meşveret edilmez. Ancak, bu hükümlerin nasıl uygulanacağı ve hangisinin tercih edileceği hakkında fikir yürütülebilir, karar verilebilir.
Dipnotlar:
1- Münâzarât, s. 23.;
2- Tirmizî, Edeb 57; Ebû Dâvûd, Edeb 123; İbn-i Mâce, Edeb 37.
3- Beyanat ve Tenvirler, s. 84.
23.05.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|